Aşk denilen bu illet; ne kânun, kural tanır,
Ne hüküm fermân dinler; ne arlanır, utanır...
Dâvetsiz kapı çalar; zannetme ki usanır! ..
Girdimi bir gönüle, nasıl yakar kavurur
Perme-perişân eder, küller gibi savurur
*Önüne geçmek* diye, deyim icâd bulmamış
Bir tutulan, bir daha aslâ iflâh olmamış
Göster! Hangi filinta, sâm-u zebûn solmamış?
Yağız delikanlı mı, yiğit mi, demez vurur
Şâh'a pençe taktımı, tâc-ı saltanât kurur
Çökmesin bir yüreğe; inletir, süründürür
Velî'yi deli eyler, Kırk hâle büründürür
Tanınmaz mecâl verir, yek-pervâne döndürür
Ne şeref, izzet kalır; ne de bırakır gurûr
Deldirir Ferhât gibi, önünde dağ mı durur?
Kayıt Tarihi : 13.11.2002 22:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Son iki mısranın birincisine takıldım. Anlatım güzel ama AŞK kelimesinin yanında 'Ne şeref, izzet kalır' şiirinize yakışmamış. Nacizane fikrim. He bu aşkta olmaz mı? Olur.
TÜM YORUMLAR (8)