Asi Nehir Şiiri - Elbeyi Eyyuboğlu

Elbeyi Eyyuboğlu
19

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Asi Nehir

Ateşimin küllerinden damlayan ilk laneti
dilimde çevirip tükürüyorum sokağa.
Her nefes, sigaramın ucuna doğru uzanıyor!
Öyle kızgınım, öyle canlıyım, öyle ölü…
Bir çocuk ağlıyor apartmanın kovuğunda,
gözyaşı bile duvar yazılarını siliyor:
“Bela, Allah’ı unuttuğu yerden filizlenir.”
Kimse görmüyor, ben biliyor ve tutuşuyorum,
işte o an, isyanımın perdesi kalkıyor:
Küfre ışık yakıyor içimdeki en alçak, en asi iblis.

Gecenin yarasında adın,
bir jiletin paslı kenarı gibi…
Dokundukça yüreğim ikiye bölünüyor.
Benim yaram soluk duvarlara badana olmuş.
Sokak lambası titriyor… duygularım üşüyor!
Işıksız hayallerde gölgen kapıma düşüyor…
ve ben, küfrederek öpüyorum karanlığı:
“Gelme,” diyorum, gitmeni istemesemde…
Bu şehir iyileşmez, biz iyileşmedikçe.
Yara izlerimizden kimsesiz mucizeler bekleriz,
tıpkı, cebimde taşıdığım kırık yüzük gibi.

Motor sesi, sirenler, bir tarafımda polis barikatı…
Öbür yanımda şiirlerimden damlayan siyah boya…
Ne zaman adını bağırsam,
bütün köpekler havlıyor,
bütün otobüsler yanlış durağa uğruyor,
bütün sarhoşlar önümde diz çöküyor.
“Âşık mısın, devrimci mi? Be adam”
Cevap veremiyorum;
çünkü senin teninle barutun kokusu
aynı cümlede tutuşuyor benliğimde…
Bir elinde gül, bir elinde molotof,
ben seni böyle sevdim, yeşile çok fırsat tanımadan,
kırmızı bir kabullenişle, kapkaranlık bir meydan okuma arasında.

Sen susunca çöküyor binalar…
Tanrım ne şiddetli bir yokluk bu!
Ben konuşuyorum, harfler küle dönüyor.
Yıkıntılar arasından topluyorum seni:
bir gülüş, bir küfür, sonra bir mahşer çağıltısı…
“Ölmek mi?” diyorsun, “Kolay.”
Ya yaşamak?
Ya aynı günahı severek tekrar işlemek?
Sevdayı en kirli masaya yatırıp
“Benimsin!” diye haykırmak?
İşte orada kopuyor zincir, oradan sızıyor ışık.
Ve biz, en tutarsız kavga sonrası
birbirimizin nabzında sığınak buluyoruz,
öfke aşka susuyor, aşk öfkeyi kusuyor.

Şimdi geceyi boğazlıyor saatler;
kibritimin son aleviyle adının baş harfini damgalıyorum havaya.
Biliyorum, sabah olacak,
ve sen belki, bensizliğe kulaç atacaksın.
Ama, bu eksik hikâyenin israfı da bana kalsın,
isyanı da, aşkı da…
Susuyorum, çünkü her kelimem bir taş,
sapanla savuruyorum haksızlığa isyan eden Filistin’li çocuklar gibi!
Dilin her kıpırtısı cam kırığı.
Biz konuştukça yara büyüyor,
biz sustukça tarihe not düşülüyor.
El alem kikirdiyor, fırsatçılar el ovuşturuyor!
Ve ben, aciz yüreğimin yaralı sesinde
kendi adımı, gururumu yellere savurarak seni çağırıyorum:
Gel, kanayacaksak bile birlikte kanayalım;
çünkü aşk, ancak devrim kadar acıtırsa güzeldir.

Bak, gökyüzü bile morarmış yumruklarımızdan.
Gülümse; dünyayı kurtaramayacağız belki,
ama seni sevmek varya, işte bu…
bütün yanlış marşların en doğru nakaratı.
Ve ben, bu kırık kelimelerle,
bu “Asi Nehir” bakışlı şiirle
sana hâlâ aynı vaadi fısıldıyorum:
Yanacağız. Yine de gülümse,
hatta küllerimizden bile yasak bir çiçek sunacağız evrene!

Elbeyi Eyyuboğlu
Kayıt Tarihi : 9.7.2025 12:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!