Ayağımı bastığım toprak titredi. Otlar ayaklarıma sarıldı. Ağaçlar dallarını eğdi.Güneş ışıklarını kıstı. Ay buluta girdi. Yıldızlı gecelerde, yıldızlar ışıklarını saçtı, gecelerimi ağarttı. Coşkun sular, yüreğimin sesine eşlik etti.
Bir senfoni gibi yanık bir türkü gibi şiir gibi... Sevdanın vazgeçilmez coşkusu kimi arşlara yükseltti, kimi sevilenleri küstürdü.
Aşkın şiir izleri, öykü izleri, uykusuz geceleri... varsın şu dünyaya armağanım olsun.
Güzelliğimdi yaşanan. Yüreğimden yansıyan o ışık gözlerimdi. Aynadaki görüntüye dedim: Seninle başladık yaşama, arındık, sevdik,sevildik,
ağladık birlikte. Dünyanın her türlü gel-gitlerini güzelliklerini birlikte irdeledik...
Dev gibi bir güç olmak istedik, küredeki eşitsizlikleri eşitlemek için!   Aynadaki görüntüye saygıyla inandım, güvendim. Onunla bunca yılı birlikte yaşadığım için şükran duydum. Onca güzelliği yüreğinde taşıra taşıra büyüten o insana tapındım.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta