Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos
Birkaç ağaç
Yüksek ormanlar kuytusundan
Kardeşliğin alıcı kuşu
Ben yalnız tarla da mı başak
Deniz de mi balığım yoksa
Bu esen yel ne biçim yel
Yapraktan sudan
Poyraza mı dönüştü hava
Kötü günler mi geçti
Öyle seveceksin ki,
koskocaman dünyada
tek başına kalınca
sevdiklerin seni yalnız bırakmasın...
Gün ışığı parmaklığı söküp atsın,
taş duvarlar,
Yaprakları dökülünce ağaç
Kuşyuvasını saklayamadı
Seni okşarken elim
Ağustos sularında sürükleniyor
Bir kiremit parçasıyım ben
Yoksul bir evden
Bir çoban türküsüyüm
Bir kiremit parçasıyım kırılan düşen
Poyrazda yoksul bir evcden
Sen sabah karanlığında işe gidersin,
Ben sabah karanlığında.
Sen akşam karanlığında işten dönersin,
Ben akşam karanlığında.
Yağmur yağıyor sevgikim,
günlerdir ara vermeden;
senin nefesin gibi sıcak,hayat veren
bereketli,ferah,serin.
Öğrendim ki sen,
Dirseği fesleğen saksısına dayalı
Elinde yeşil bir soğan
Yemiyor da
Isırıp ısırıp bırakıyordu
Ben sigara içiyordum
Ama durmadan
Işıklı günlerinde düşün,
memleketini, dostlarını, sevgilini,
onlarla kal, dinlen
bırak kendinden bir şeyler,
bir mağlup akşamın mahzunluğu
silinsin gözlerinden.
Hocam güle güle,seslerin sesinde sesini taşıyacağız...