Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı
Çevik taylar dururdu güneşte olgun başaklar
gölgelikler dururdu,
Ovalar aydınlıkta dururdu
Bulut geçti derdik bilemedin
Günlerce yağmurda,
günlerce karda,
günlerce rüzgar esti
Erzurum'da,Zara'da.
Bir sıcak sen kaldın içimde.
Yüreğindeki sevgi,
sonuna kadar mı?
yoksa evine akrabalarına kadar mı,
taşar mı fakir sokaklara,
taşmaz mı?
Bana bir türkü öğretsen
Ayın aydınlığında söylesem
Gecenin karanlığında söylesem
Yağmur yağınca söylesem
Toprak uyanınca söylesem
Bana bir türkü öğretsen
Yoktun ya burda
Burda yokken
Daha sıkı tuttum ellerinden
Daha yakından baktım yüzüne
Daha iyi daha çok
Gördüm dinledim seni
Silahın düştü elinden
bundan sonra bir hayal parçasısın.
Dostların seni garipseyerek anacak,
vakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de
benim gönlüme göre olacaksın.
Işığın benim için yanmıyor geceleri
Benim sesimle uyanmıyorsun uykularından
Doğan günle canlanan sevincin
benim için değil.
Yenilenen güzelliğin,
Geçmiyordu bir kartal gölgesi bile kızgın kayalardan
Yerinde kalsın istiyordum yüze vuruyordu
Paslı demirler o, o ezik saçlar
Batık gemilerin deniz diplerini saran umutsuzluğu
Yüze vuruyordu
Hadi gittim
Hocam güle güle,seslerin sesinde sesini taşıyacağız...