Anlat hele ! Sisinde kaybolduğun kaçıncı dağı tırmanmaktasın ? Sen keçi patikalarına razıyken kaç kez toprak kaydı ayaklarının altından ? Üstünü silkeleyip silkeleyip yeniden yola düştüğün bu kaçıncı kalp ağrısı ? Ellerini göster onlara ! Göster ellerini de görsünler tutunduğun deve dikenlerinin yırttığı avuçlarını .
Anlat hele iki gözüm !
Yutup yutkunamadığın kaç çay yarım kaldı masanda ? Kaç ihaneti yuttun da genzine saplandı anlatamamanın hançeri ? Git şimdi . Beni dinle , git ve baldıran damlat akşam yemeğine . Ağulansın ve kupkuru kesilsin bedenin . Anlaşılsın yürüdüğün sahranın acımasız kum fırtınalarıyla nasıl cebellenip her dakika boğulduğun . Ağulansın diyorum bedenin . En azından ölü sanıp daha da dokunmazlar belki yarana .
Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var
Devamını Oku
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta