#fatma doğan
SIRLI DAĞ’ ın SİHİRLİ MASALI VE 4/A DÜDÜKLÜ TAKIM YILDIZI
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, sarı samanlar samanlıkta, samanlıksa  koskoca bir çiftlikte ,bu çiftlik ise büyülü bir masal ülkesindeki Sırlı Dağ’da bulunurmuş.
Bu çiftlikte tavuklar cücük cücük, kuzular küçük küçük, sıpalar güdük, ağaçların dalları meyveden yere kadar eğik, dallarında bir dolu ham erik, üzümleri hep koruk, her hayvanın boynunda da bir düdük sallanırmış.
Bu çiftliğin olduğu masal ülkesinde bundan bin bir masal gecesi evvelinde bu çiftlik varmış, bin bir masal gece sonrası da bu çiftlik burada duracakmış, Nedenine gelince, bu çiftliğin her yeri taştanmış, bu yüzden depremlerde sarsılmaz, yıkılmaz, yangınlarda tutuşup yanmaz, fırtınada çatısı uçmazmış. Zaten seller de bu dağ başına erişemezmiş. Bu yüzden bu çiftlik binlerce yıldır yıkılmadan ayakta kalmış ve Allah izin verdiği müddetçe de kalacakmış,
Bu masalı okuyanların aklına hemen şu soru gelirmiş. Eeee iyide bu kadar anlattığınız çiftliğin Sihirli ve sırlı dağla ne ilgisi var? Çok ilgisi var çünkü bu çiftlik çok büyük bir dağın üzerine kurulu ve çiftliğin etrafı kale gibi taşlarla örülüymüş bu yüzden oraya hiç kimse ne girebilir ne de yaklaşabilirmiş.
Bu çiftlik dağların yücelerine göklere yakın, ancak bulutların hemen biraz altındaymış, gökyüzündeki yıldızlar gündüz uyusalar da, yaz kış demeden sihirli ve Sırlı Dağda olanları izler dururlarmış.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta