Anadolu
Bir haritanın ortasında duran toprak değil yalnızca
evlerin iç avlusu, tandırın ılıklığı, göğsün en derin odası.
Sabah, köy çeşmesinin bakırına düşen ilk ışıkla uyanır,
öğle, kervansaray gölgesinde yumuşar,
akşam, ocak başında demlenen sabrın kokusuyla derlenir.
Kızılırmak geniş bir yay çizerek döner
Dicle ile Fırat, eski bir masalın iki ısrarlı cümlesi gibi
yürür ovadan ovaya.
Sakarya, Gediz, Büyük Menderes
adı uzun, nefesi uzun sular.
Hepsi bir ağızdan su sesiyle konuşur
taşlara, sazlıklara, yolculuğa.
Dağlar durur
Erciyes, Ağrı, Munzur
yüzyılların sırlarını saklayan ağır omuzlar.
Kış onlarda serttir ama kinci değildir
bahar geldi mi kar üstünde ince bir gülüş kalır.
Yaylalarda rüzgâr koşar
çanların ritmiyle koyunlar bir çizgi olur
gökyüzü, yeryüzüne daha yakın hissedilir.
Kapadokya sabahı
kireç renkli vadilerde sessiz bir dua gibi açılır.
Güvercin yuvalarının dillerinde kireç tozu
eski fresklerin bakışı sakindir.
Nemrut’ta taş yüzler güneşi bekler
her şafak bir anıt kadar ağır, bir çocuk bakışı kadar yenidir.
Mardin’in taş evlerinde gün altın rengi akar
Urfa geceleri sıraya dizilmiş şarkılardır
Diyarbakır’da surların gölgesi uzar,
Antep’te bakır tencerelerde sabrın tadı hazırlanır.
Hatay’ın mozaiğinde yüzyıllar yan yana oturur
Kars kışında ateş başında anlatılan hikâyeler
ince bir tül gibi omuzlara yayılır.
İzmir rüzgârında tuz ve adaçayı
Ege’nin zeytin gölgesinde sessiz bir barış
Bursa’nın ipeği avuçta ferah
İznik’te mavi çininin içinde saklı bir göl.
Konya’da dönerek açılan kalp
Yunus’un diliyle kolay, derin ve temiz.
Sivas’tan, Tokat’tan, Amasya’dan geçen tren
her vagonda türkü taşıyıp akşama bırakır.
Karadeniz sert konuşur
dalgası koyu bir usul öğretir.
Rize’nin çay tarlalarında yeşilin bin hali
Trabzon’un kıyısında martıların keskin hecesi.
Horonun yerle göğü damardan bağlayan adımı
Ege’de zeybeğin ağır ve onurlu duruşuyla
aynı cümlenin iki ayrı vurgusudur.
Anadolu’da kilimler yerin hafızasıdır
her motifte bir göç, bir kızın düşü, bir annenin duası.
Bakır kaplarda çarpılan kaşık sesleri
pazarlarda asma yaprağının, narın, kekik kokusunun karışımı.
Tandırdan çıkan ekmeğin üzerindeki buhar
komşuluğun ince bir dumanı gibi evden eve yayılır.
Göbeklitepe taşlarında çok eski bir sabah
bir tufanın öncesi kadar derin,
bir çocuk isminin ilki kadar taze.
Ephesos rüzgârında mırıldanan sütunlar
Troya’nın kumlarına gömülü ahşap bir hatıra
hepsi aynı cümlenin farklı çağlarda söylenmiş hâlleri.
Aşıkların sazında tel tel uzayan yol
Karacaoğlan’ın yaban gülüne dokunuşu,
Dadaloğlu’nun dağlara çağırışı
Veysel’in toprağa eğilen bakışı
hepsi bir ağızdan konuşur
sade, derin, inatla yaşayan bir dille.
Anadolu, bir sofradır
uçları dört denize uzanır.
Marmara’nın ılıklığı
Ege’nin açık mavi sözü
Akdeniz’in turunç kokulu soluğu
Karadeniz’in tuzu
aynı ekmeği bölüşür.
Kalabalık meydanlar da var
tenha harman yerleri de.
Birinde halay toprağı tozlandırır
ötekinde tek bir adımın izi aylarca kalır.
İkisi de gerçektir
çünkü bu toprak hem bağırarak sevinir
hem fısıldayarak iyileşir.
Bazen bir köprü üstünde sulara bakarsın
Kız kulesi kadar yalnız, Galata kadar sabırlı
İstanbul, iki kıtanın yavaşça el sıkışması.
Bir vapur düdüğü akşamı içine çeker
simidin susamı avuçta kalır
martılar beyaz ünlemler gibi göğe çıkar.
Anadolu’nun kalbi
göç yolunda yürüyen turnalarla atar.
Gökyüzünde dizilirler
coğrafyanın görünmeyen yazısını yazarlar
ve sen anlarsın
bazen en doğru yön
önceden çizilmiş haritada değil
içindeki eski bir şarkının nakarâtındadır.
Bu toprak, keskinlik kadar şefkati,
kayıplar kadar buluşları,
savaş kadar barışı da bilir.
Ne zaman bir kapı çalınsa
içeriden önce çorba kokusu gelir
sonra sandalye sesi
sonra sorulmadan uzatılan bir bardak su.
Anadolu, adının hecelerinde bile sıcaklık taşır
ana ve dolu
kucağında büyüyen ve çoğalan.
Bir tarlanın başında durup bakınca
serçelerin tohuma yazdığı küçük notları görürsün.
Bir mezarlığın sessizliğinde
duanın kirecine karışan gözyaşının tuzu.
Ve bütün bunların sonunda
bu toprak sana bir cümle bırakır
kısa, yalın, kalıcı
evine dönmek istediğinde
yol olmak için bekliyorum.
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!