Her şey bir yolla başladı, şeritlerinin solundan gidilen
Bir araya geldik ayaklarımızla parke taşlarının günahını yüklenen
Üzerine bastığımız bir bira şişesinin cam kırığı,
Tükenmiş bir aşk tarihini anlatır, ayağıma batan Eros’un kıymığı
Kollarının arasında döllenmiş, aşka gebe kalpler tutsak
Ne sana,
Ne de sanata sevgim bitmez!
Bu insanca altında buluştuğumuz gökyüzü,
Ve kara bulutun deminde dinlendiğimiz yeryüzü.
Güzel şeyler olmalı hayatta
Kızıl, yeşil bi akşam mesela
Ekmek kırıntısına martılar koşuşmalı
Duvar kenarlarında kız kuruları konuşmalı
İnsanın iyi bi kadını olmalı hayatta
Herkes gülümser de
Kimse onun gibi gülümseyemez.
Yer güler, gök güler
Koca bir evren tümden güler.
Gülümser, sokaklardan hüzün süpürür.
Sahiplendiğim deniz kapattı tüm limanlarını
Fırtınalara ve boralara bıraktı yerlerini
Benim fırtınalarımı inkâr etti bulanık deniz
Ona göre sadece kısa soluklu meltem yeliymişiz
Kuruttum saçlarımın dalgasındaki tuzlarını
Aldım elime aşkımın dipçikli küreklerini
Doğuş hikâyen o kadar ilginçtir ki,
Geceleyin doğan güneş gibiydin
Yok, oluşa çeyrek kala
Yeniden can vermeyi bildin cumhuriyet!
Sert bir kayaya çarpmış gibiydik
Hüzünlü bir ölüm var gülümseyişinde.
Ağzım açık baktım,
Çatlamış dudaklarından dökülen sözlere
Ve de çatal dilli gözlere.
Gündüzleri güvercin, geceleri kuzgun;
Yenik düştük yine zaman ve mekâna
Kutsal sayfalardan mızraklar saplandı yüreğimize,
Kumdan kaleler yıkıldı
Üç günlük aşklarımızın mevsiminde.
Uzaklara dalalım
Hasret gibi uçsuz bucaksız bir çölde yapayalnızım,
Mevsimsiz bir dönencedeyim,
Gecem gündüzüm bir.
Yolum hep sapadır,
Bazen düşer yuvarlanır tekrar kalkarım.
İki iler bir geri
Bir varmış, bir yokmuş;
Vakt-i zamanında bir vampir
Çok mu çok yakışıklı
Dişleri kanlı, yakası vatkalı
Nefesi, kibirden biraz votkalı
Vakt-i zamanında bir vampir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!