Akasya çiçekleri açarken gelecektin,
Kan ağlayan gönlümden hasreti silecektin,
Ayrılığa son verip vuslatı seçecektin,
Akasya çiçek döktü bu mevsim de gelmedin,
Çok mu zor geldi sana verdiğin sözde durmak?
Hiç aklına gelmez mi bir kere hatır sormak?
Sevene yakışır mı seven bir kalbi kırmak?
Akasya çiçek döktü bu mevsim de gelmedin.
Ömrümüz heba oldu son dem'imiz yaklaştı,
Yüreğimdeki hasret arşa kadar ulaştı,
Şu gönlüm yıllar boyu sensizlikle savaştı,
Akasya çiçek döktü bu mevsim de gelmedin.
Kayıt Tarihi : 10.11.2025 15:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



günlerden ve gecelerden sonra,
akasyalar açar mı hızırtepede,
nergis/gerbela/kazabilanka; karanfil,
demetlenir mi dîvân başında yeniden,
bir şehit ailesi evinin bahçe duvarına
bereket olsun için bırakılan,
birkaç hasat başaklaması taze fındıkla,
acaba dem bu dem dediğimiz demler,
mümkünlü olabilir mi…,
ki muhabbet demlerinde,
nice mücerred hatıralarda gördük ki,
bizi biz bile ayıramayız; bizi biz bile…,
yakınlarından izinsiz nakli yasal
morgdaki ölü gözlerinde,
kornea ile retina gibi…,
yeri göğe katan bir doğal afet misal,
geçtin başımıza ey aşk…,
ve mest olmuş /kanıyoruz/
dünyanın gözyaşlarıyla,
hayat sürme narkozu altında…,
ne panik ne de şaşkınlık içindeydik,
sanki saatlerimizi kurmuş,
bekliyor gibiydik olacakları,
kalplerimiz ve sadrımız genişti
ve dayanma güçlüğü çekmiyorduk
olanlara ki,
gariptir; içinde bulunduğu yerde bile,
yitiği de olabiliyor insan kendi yüreğinin,
ve ah termal,
kayaaltı dilek çeşmesinden akmamıştır
senden aktığı kadar,
şifa suları,
dut pekmeziyle tahinin
birbirine karışmasıdır aşk ki,
yeniden ayrı ayrı
dile damağa konmayan…,
ki gerekmiyor bir çuval
keçiboynuzunu çiğnemek de seninle,
bir damla bal/şeker tadı için,
ve senin gül bahçesine sinen kokun,
hazan sesli nefesin de yetiyor
doymak ve doydukça acıkmak için…,
ışıltıların yıldız yıldız sarıyor dört bir yanı,
ve göz gözü görmüyor,
gönül gönüle baktıkça…,
al çift kutupluluğumu ver migrenini;
canına sahip çıkmak asıl,
muhibana canını vermektir…,
ki aşk can vermek değil,
aşk; can içinde can olabilmek,
tek can kalabilmek ve
kaybedip kaybedip sayısızca
bulabilmektir yitirdiğini…,
âdem ve havvanın yasak meyvaya uzanırken,
aşkın ellerinden tuttuğu o an,
bir kadir gecesine denk gelmiş olabilir mi…,
ki hatırlıyorum, bu soruyla secdedeydim,
ve kıble ne yönde deseler bilmiyordum,
ki yönüm bir siy/ah güle bakıyordu,
üstünden gözümü hiç ayıramadığım,
ve o secdeye kapanışta toprağını öptüğüm,
o siy/ah güledir meftunluğum…,
ah;
azarlarının tadı nasıl da kekremsi,
nasıl bir değer vermektir bu ve o nasıl
kıyamamak, her bir kelimesi ben/de,
seni seviyorum diye haykıran,
o mecnûnca basılan küfürleri anlamak ki
evet efsunlu bir sevinçtir,
ve o kem sözler birer umut olur an gelir,
en içe saplanan…,
TÜM YORUMLAR (1)