En güzel, yapraklar ölür.
En sesli ölü de yapraklardır,
ayaklarının altında hışırtılarıyla,
mezarsızdır yapraklar,
süpürgelerin ucunda,
ya da ıssızın rüzgarına kapılmış bağıran ufukta.
Birini kendince sevmek de güzelmiş.
Sesini montajlıyorsun yüreğinde.
Yokluğunda, seni sevdiğini söyletiyorsun sesine.
Kendi dünyasında, kendi dertlerini yaşıyor da sana söylemiyor.
Ama sen bunu biliyor, izliyor böyle de seviyorsun.
Gözlerini görebildiğim birini vuramam.
İçi olmayan bir göz olsa dahi.
Camgöz; görmeyen bana bakan,
bebekleri vardır gözlerin, vuramam.
…
Ya Lorca’yı nasıl vurdular?
Hayatımın yolunda giden, sensin tek şeyi.
Kendi yolumda bile arkandayım.
Ağrılı sızılı ama kararlı,
Azalma,
bitme,
vazgeçme sakın.
Canım öyle bir İstanbul çekiyor ki;
İstanbul'a sorsan,
"Balık değilsin, hele ki mavi hiç!
Ne yapayım seni?" Der.
Ben bir kadına vermişim onun adını,
Küçük karnaval kızı,
Ufak tefek,
bıcır bıcır.
Öyle bir yerde duruyor ki.
Işıl ışıl arkası,
Koca rengârenk bir panayır.
Yatarayak iki kelime kanatlanıyor odama,
ince siyah toz tanesinden kuş misali.
Yastık altına alıp da kafamı,
görmemezlikten geldiğim her an,
kelimelerin kanatları, kendilerini fısıldıyor.
...
"İyi Hayat" ısmarladım kendime.
-Mavisinden olsun! Dedim.
Mavi severim ben,
Kalmadıysa sorun değil,
-Gelmesini beklerim. Dedim.
Hangi beyaz çiçek bilir ki baharda
bir ağacın yeşil yaprağı olacağını,
dökülmeden önce.
Hangi yaprak bilir ki,
bir gün o ağaçta bir elma olacağını
Ağzı yeni açılmış bir şişeden,
içindekini saklayanın zihnine,
zihnindeki boş şişeye düşüyorum.
Susuzluğunu oraya nasıl
doldurduğuna düşüyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!