(Yol ile Ölüm)
Yola dönüşen sen misin, güneşli
Sözcükler mi zeytin ağacından
Düşen yol kenarına
(Doğum Günü Kutlaması)
Bana sormayın bilmem ki
Bir çiçeğin gümüş rengi vaktinden doğduğumu
Güneş karanfillerin içindeyken
Ve babam güvercinlere yem vermeye gitmeden
Ezra Pound Eliot Paz Rene Char
Hâlâ başucumdasınız, oturmuşuz
Yirminci yüzyılın eşiğine
Ay gümüşten ışığını yakıyor hâlâ
Geniş kalçasıyla güneş yürüdüğümüz denizde
Isısını veriyor görülmeyen biçimde
Kıstırılan insanın sıkıntısını almalıyım yanıma,
İçbükey yalnızlığımı, kapıdan sızan ışığı,
Öyle apansız olmalı gitmem
Öyle çok yaraladı ki beni dünya
Bütün rezillikleri bırakıp gitmeliyim
sokağı gökyüzüyle ilişkilendiriyorum
izinli askerlerin şapkalarından
asker şapkalarından bir gökyüzü
nasılsa her gün yaşıyor içimde
acılardı yaban otlardı az az kanıyor
ayrılıklardı mektuplardı az az kanıyor
odur üç gül üç köpük yaza uzanır
kim bilir nereden gelir ne kadar kalır
gelin ağlatma havasını başlatır
kederi zurnanın ucundadır
oradadır gül de gül köpüğü de
kırık bir hüzündür hem güler
yavaş yavaş yaklaşıyorum ölüme
Pars, apartman boşluklarında, ara
sokaklarda bekliyor beni paslı orağıyla,
sessizce götürecek ben yoksulu
Pars, usulca götürecek ben yoksulu,
Onun evi kuşlara yakın, ne iyi
Bir kuş konsa sesine bozkırlar başlar
O şarkı söylediği zaman
Sessizliğe uzun yağmurlar yağar
Giyinmiş yalnızlığı, öğle sonu
Öyledir benim sevdam
Bir kuş uçuşu uzaklıkta değil
Yanı başındadır her zaman
Burkulur kalır bir ağaç gibi
Dalları uzar yeryüzüne
Yaprakları dosttur gün ışığına
Ne kaldı, ne kaldı son güzden geriye
Sevgilim, beklemesini bilenim benim
Kar yağdı kirpiklerine
Kar sesi kuşattı çevremizi
Umutlar gibi birikti kar
Özlemler gibi birikti
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah sevenlerine Sabırlar dilerim. Keşke daha uzun yaşasaydı da tariflerinin tadına bitimsiz,doyasıya varsaydık.