I
Pars kılıçtan bir şimşek
Alıp gidiyor kuytulara
Cam buğusu bahçenin köşesine
Gizliyor sessizce ayak izlerini
Soyunup yatıyorum yıldızlardan bir döşekte
Başımın üstünde fırdolayı çocukluğum
Başımın üstünde salınıp duran bir ay
Yol gösteriyor ağaç denizine
Ben yarı yolda uyanıyorum
Kalbin atışlarına benzeyen düşten kalan
Elmaya dokunuyorum elmanın sesi havada
Yukarı çıkıyorum dumanlı orman
Aşağı iniyorum deniz kara delik
Bir boşluk bulsam oradan çıkacağım
Taşlar çın çın sessizlik
Deniz çağırıyor çize çize içimdeki kederi
İçimdeki tünele ıssızlığın burgacı düşerken
Bir ayraç açıyorum kum saatine
Bekle göreceksin zamanın durduğunu Kevser
İçimize dolduğunu Assos güneşinin
Denize uğramış bir yüz tanyerini gösterir
Gürültücü mayıs böceklerini, kaçkar çiçeğini
Bütün geceyi elifi elifine örtünürsün
Orman yalımı tanyeri denizin üstündedir
Çiçeğe uğramış bir yüz dünyanın kıyısında
Gönlümün alıp götürdüğü rüzgârın tefi
Bir vakit beden bulur aramızda Kevser
Ay saat kulesinin üstündedir
Bir kuş böler ışıklarını, aramızdan geçer
Derken çeliklerini sıyırır kent, esner,
Gecenin küçük kırıntıları vurmuş yüzüne
Bir su berraklığı, yalınlık belki Kevser
Kavakları geçince bekle beni
Şöyle bir durup bakayım yüzündeki
Gece gündüz derin değişmeler denizine
Yeni şeylere döneceğiz Kevser
Estetiğe, ekonomi politiğe, dilin ve paranın
Kullanılış biçimine. Oradan okuyacağız
Sağlıksız giden şeyleri Kevser
Bana temiz bir gömlek ver Kevser
Ne kadar yaşarsak acıları günlere
Aylara bölelim bölelim
Kaçamayız kendimizden
Ağacın yapraklanmasından
Kuşların tarlalar üstünde uçmasından
(Su Kantosu)
Bir çiçeği önüne katıp götüren su
Bulvarları caddeleri sokakları ıslatan
Nisan yağmurunu giyinmiş yumuşak başlı su.
Işıkları yaktım, deniz kabuklarından kolyeler yaptım,
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah sevenlerine Sabırlar dilerim. Keşke daha uzun yaşasaydı da tariflerinin tadına bitimsiz,doyasıya varsaydık.