Ah Kalem Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
2798

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Ah Kalem

Gökyüzü yere düşer mi?
Düşer kalem.
Kitabı açıp, damlat mürekkebi satır arasına.
Yoksa mürekkep, vardır düşü.
Yazmaz ise kalem, vardır kağıdı.
Dök harfleri oraya, ne denemeler, ne makaleler, ne romanlar doğar.
Yazar doğar, yazı alınır kaleme.
Ah be kalem, düştün kâğıda da, ne destanlar verdin.
Dillerde pelesenk oldun.
Sözcüklere anlam verecek kalbi, mülhem yazarından damıtır da, duygu fikir eder.
Yanarız alimallah.
Oysa okumasa bile, okur yazar millet, yansın aydınlığıyla değil mi?
Sonra düşünür yansın, zihnini yorarak aydınlığın anında.
Biz düşünürü, fikrinden biliriz, düşünce eğiririz, denemede işleriz.
Her şeyi filozof biliriz, değil mi filozof, bizi okur görür.
Filozof filozofu düşünür…
Doldur boşluğu doldur, duygu bitmez tükenmez.
Biz faniyiz, çabuk geçeriz.
Her şeyden.
Biz kalemin, kılı, kederi, kedercisiyiz.
Kalem ile kelam arasında, bir an durur zaman.
Gökyüzü ve kâğıt arasında, o an bu zaman, ne dolaşır ne dolaşmaz durur.
Ah kalem, der kelam,
Seni bir yakalasam ben, yapacağımı bilirim der.
Ne ederse, kendi kendine eder.
Her şey, kendiliğinden zaten.
He, biz de kendiliğimizden doğar, bir düşünceyle otururuz.
Yani ürkeğiz.
Yazının ötesine düşeriz diye, yazının dibine an itibariyle, kazık çakıyoruz.
Kazık çakıp, bağladık ya zihni,
Duyguya bağlandık.
Zihin tutsak ya biz, zihin bir yolunu bulursa, özgürlüğüne dörtnala, tırsak dağ tepe.
Ve bir metin bulunmasın, kıpırdaşır durur.
Biz, zihnin kuyruğu oluruz, kuyruğumuz yok ya, duygumuz kuyruktan daha kuyruk,
Düşünce düğümlenmesin, çöz çözebilirsen bir söz.
Ah kalem, der dururuz.
*
Gel kalem, git kelam, kelam taç eder başına kalemi ve yazar olur kelam.
Bir bir düşünce düğümlerini, çözmeye başlar.
Sonra bakar ki, başına bir hikâye örmüş.
Düşünü giyer.
Yazıyı giyer.
Bir deneme dikivermiş üzerine.
Bir fikri kalmış, onu da yapar.
Başına takar.
Kafası doldu, gece gündüz.
Durdurana aşk olsun.
Kelamlığını unutur, kelamlara laf atar.
Kelamlar meslek edinir, kelamlıklarını.
Her şeyin, bir kelam tarafını görür, yorumcu olmaya çalışırlar.
Yazar sofistler ürer.
Ha kalem, hortumla iner yeryüzüne ve kelamlar ortaya çıkar.
Sofistlerden sonra öğretmenler…
Yazardan sonra düşünürler…
Doğar.

Edebiyatın özü, doğanın özü, insan ruhuyla özü, tözüdür.
Kişisel duygular üzerine, akıl yürütme üzerine, duygu eyleme sonucu deneme edinilir.
Ortada olan, ama görünmeyen bir deneme,
Hükümdarlar, sultanlar üzerine yürür,
Yeni yetme gençler, ağ oluşturur.
Oyun ederler yazarla, akılları sıra.
Ortada olan denemeye, ağ oluştururlar.
Yazı bal gibidir.
İştahla okunur, satırla aranır.
Başka yazı duygu, çekim merkezi oluşturur.
Duyguları sönümler, düşünceleri lav eder.
İnsanı duygusunda, deneme eder.
Denemeye giden gelen yazar, duygusunda denemesi olmasa boşa gider gelir.
Her canlının, her insanın, vardır bir denemesi.
Duygusunda kurguladığı bir sözü, temeli, denemenin temelini atan duygu.
Karşı geldi ya, sultanlar padişahlar, okur gördü ya gençlerin değişim gelişimini,
Hemen ilgilenmeye başlarlar, yazarıyla.
Yazar olur profesör.
Denemede kürsüsünü kurar, edebiyatı esinler.
Ne oldu, kişisel duygu üzerine, deneme yürütme,
Bir sanatsal disipline dönüştü ve disipline eder oldu zamanı.
İşte inançlar, dil, duygular, sanat ve sanatlar bin bir sisteme dönüştü.
İşler gelişti ve mesleklere bölündü.
Düşünen köylünün çocuğu, düzenli okumaya gider oldu ve düzenli işe girer oldu.
Okuma köşeleri, var şimdi.
Evde kitaplardaki denemelerle, çokça konuştuk da.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 12.9.2025 11:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!