Hayat; karanlık bir gündüz, nurlu bir gece
En neşeli kelimede en gamlı bir hece
Tadı, tuzu, biberi ve türlü türlü halleriyle
Bir türlü çözülemeyen girift bir bilmece
01.03.13 Yozgat
Biliriz ki uğrunda yazılan destanlar sığmaz tarihe
Sevgili Vatan, şu Çanakkale’yi bize bir anlat hele
***
Uyuyordu sular, bir bardağı bile fırtınaya gebe
Lakin uyumamış ki düşman, açılıverdi onca cephe
Dua en büyük define, en kıymetli hazine, nur
Hiç batmayan sefine, O her buhran-ı hazin’e sur
1995/Yozgat
Ey nefsim! Ne diye isyan ediyorsun hiç durmadan
Şunu bil ki; Farkımız yok şu gökteki uçurtmadan
O sert rüzgârlar var ya hani hep sızlanıp durduğun
Esmese neye yarar, senin denge diye kurduğun
Sen hepsinden soylu, boylusun dediler
Pek de kolay aldanıp kandı Müslüman
Müslüman’ı bölüp börçüp de yediler
Kendini bir lokmacık sandı Müslüman
Türküm Kürdüm Arabım Acem’im diye
Sabır, kendini yeniden keşif ve çilelerde aşkı buluş
Beraat, vuslat ve şifa’dan âlâ, sabır gerçek kurtuluş
4 Ekim 1999 İstanbul
“Orda bir köy var uzakta”
Bozkırın tam ortasında
Bana her zaman kucak açan
Ara sıra gidip gezdiğim
Tozum tozum yollarında tozduğum
Bazen de methiyeler dizdiğim
–Dün bugün ve yarının şehitlerine-
Hey Mehmet’im hey! Kim seni tarihe sığacak sanır
Hangi kalem yazmaktan gözler okumaktan usanır
Bu idrak ile vazife addederek şu takdimi
Kalem oynattım güya bilmem ki aştım mı haddimi
Bir balıkçıyım ben
Kıyıya yakın bir yerde
Kısmetini ararken
Çarpılıp yıldızlardan daha parlak gözlerine
Açılıvermişim
Okyanuslardan daha derin ve daha büyük yüreğine
Ruhlarda kaynayıp kalplere dolan
Her dem ’in şekeri, kaşığı hayâl
Tarifsiz tadına yok kusur bulan
Yudum yudum mest eder aşığı hayâl
Zaman mekân üstü sihirli kutu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!