İmdat çığlıkları, dünyanın her coğrafyasından
Mazlumun hakkı, Rabbin vahyidir şu kurandan
Gücümüz zayıf elimiz kolumuz bağlı Ya Rab!
Seni unutunca, harab oldu bu yeryüzü harab
Herşeyin ötesindeki sırlar, bende
Sır içinde, sır saklanır gönülde
Taşlar bağlanmış, itler hırlamada, ağızları köpürerek
Hürriyetine doları değişenin, geç suratına tükürerek
Bir adım atıyorsun gülerek,
Ben, koşuyorum kollarına.
Tam saracaksın diye, kaparken gözlerimi,
Ansızın, canice çöküyorsun gırtlağıma.
İler tutar oldu hâllerin,
Sen, bu davada tek iğnesi olmayan yabancı!
Senin için tek teselli, işte şu haçlı toprakları!
İstanbul, sevgililer sevgilisinin yadigarı
Ecdadın kutsal emaneti, atalar bârigâhı
Yandım; yandım çorak topraklar gibi, çatladım,
Onca hevã uğruna, hayatımı nasıl da harcadım.
Bir büyü, bir sihir, sanki düşlerimde parçalandım,
Yandım; yandım çorak topraklar gibi, çatladım.
Düşkün olmuş bu hãlim, bir garip görse acır,
Sabrı yar edinen bekler ise mükafat kuldan
Beyhude çabadır, medet yalnız haktandır, haktan!
Gönülden sevenin, yoktur gecesi, baharı, ayazı
Yazmışsa gönlüne heryer aydır, neylesin yazı
Önce kadına, kadınlığını unutturan bir çağdaşlık
Sonra dinini unutup, nefsine tabi oldu kadınlık
İsraf haram idi, halis idi sadelik ve insanlık
Allah çıkınca evlerden, unutuldu işte adamlık




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!