Kırmızı güneşin denize uzanması;
dayamışsın elini başına,
gülüşün yüreğime uzanıyor.
Birkaç bulut geçince gelecek bahar sevgilim.
birkaç çocuk düşüp kalkınca,
gülsünler diye bu hallerine,
Saat gecenin dördü
Son sigaramı az önce içtim
Hep aynı platonik şiiri dinliyorum
Sobanın ışığı yavaşça sönüyor
Divanda kalan ekmek bayatlıyor
Bir şeyler yazmaya başladım üstelik
sırtıma tutunmuş uzarken ellerin
yürüyorum yanımda akan nehrin ters yönüne
ben gittikçe peşimde ellerin
yoruluyorum bir taşın üstüne nehrin üstünde oturuyorum
hemen üzerimde gözlerin bana bakıyor
ben mi taşıyorum seni?
Geliyorsun ya ara sıra yeryüzüne,
Beşiğinde bıçak saplanmış kalbine,
Kızıl saçlı,kara gözlü,mavi yüzlü bebeksin.
Kırık güvercin kanadından uzak ve gökyüzünden yakın değilsin.
Seni aradım en çok gözlerinde.
Belki ağlarsın,kendimi bulurum diye.
İkimizde yorgunduk.
İkimizde içiyorduk.
İkimizde yalnızdık.
Sana bana
Sabah caddeye bıraktığın tebessümü,
Akşam dönüşte geri alacaksın.
Bir parça böl şimdi ekmeğinden.
Birazdan görmediğin Afrikalı çocuk doyacak.
‘Her şey daha aklındayken zor olacak kaldırmak,
Anlayamadıkça daha da ağırlaşacaksın…’
Odanın içinde bir şarkı,
Şarkının içinde bir kadın,
Kadının içinde bir damla gözyaşı,
Altı-yedi yaşında bir çocuk seninle yaşatmak istediğim
Büyütmek demiyorum,on yaşında da evlatlık alabilirdik
Doğuralım da değil istediğim
Her doğumun sevinci bebeği şımartıyor biliyorum
Onun incinmesinden korkuyorum
Evlat acısı,
Ölüm sancısı,
Ve kardeş kavgası,
Her dilde aynı anlatılıyorsa,
Diller de değil düşüncelerde sınırlar…
Ağaçsız cadde boylarında
Sonbahar bir elveda getirir Ankara'ya
Biraz da soğuk
Rüzgarda parmakları dökülür bir sevgilinin
Gözyaşları yağmurla kanalizasyona karışır
Kuyumcu yüzüğün ardından bense gözyaşlarının ardından bakarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!