...
A-....
B-....
A-Konuşmamız lazım.
B-Konuşacak ne kaldı? Üzgünüm.
A-Ben de. Ne yapmamız lazım sence?
B-Hiçbir fikrim yok.
A-Bence sanırım biraz daha beklememiz gerek.
B-Beklemek... Neden? Neyi?
A-Evet. Zor biliyorum. Ama ani ve saçma kararlar almamızın önüne geçer en azından. Madem hiçbir şey düşünemiyoruz, bu önemli bir zaman dilimi diye düşünelim. Very important... Crucial hatta Even vital! Biz bize lazımız her zaman. Bizi kendimizden başkası anlayamaz ki zaten. Bu yüzden de, konuşmayı bırakamayız. Asla.
B-Evet. Elbette. Ben de konuşalım ve bırakmayalım istiyorum birbirimizi de, hep sahip çıkalım, daima. For ever. Ama işte... Bunun faydası ne olur hiç bilmiyorum.
A-Farkındayız.. İçimizdeki bu sıkışıklık duygumuzun dağıtılması gerek. Bedensel mi zihinsel mi anlaşılmaz bir Disfori sanki. Ve sanki bir şeyler patlayacakmış gibi bir duygu alıyorum.
B-Aynen. Kayıp duygusu bu, birşeyleri kaybetme korkusu, bundan ileri geliyor. Geleceğimiz ile ilgili bir gerçeklikle yüzleştik ya hani kısa bir süre önce ve gelecek, öyle göründü ki bizim için perdesini çoktandır kapatmış. Bu aslında hiç beklemediğimiz ani bir duyum değildi ama yine de birdenbire yüzleşiliverince bu gerçekle elimiz ayağımız dolandı, bayılacak gibi olduk, gözlerimiz karardı, yer ayaklarımızın altından kayıyor gibiydi, yüreğimiz ağzımıza geldi, dehşete kapıldık gibi birşey.
A-Evet, haklısın. Aklımızın bize oynadığı oyun henüz bitmiş değildi belki, hatta... ama bir sürpriz beklentimizin suyadüşüşünü, bir önceki sahnemizin metni açık edivermişti.. artık sonunu apaçık bildiğimiz bir hikâyeyi devam ettirmeye zorluyor ve zorlanıyoruz ve 'ama hayat hâlâ sürprizlere gebe' diyemiyoruz içtenlikle..
B-Yani yalan söyleyemiyoruz.
A-Evet.
A-Dilediğince örgüsü karışsın hayatın, bir sürpriz patlatacakmışcasına heran, tırmandırmaya çalışsın merak tansiyonumuzu, yine de uzatmaları oynamaktan ibaret olacaklar işte bizce, bu gayet net.
B-Peki ama bu gerçek hep vardı, söylüyoruz işte zaten, bu noktaya geleceğimizi baştan beri biliyorduk. Bu şok niye? Anlayamadığım bu!
A-Evet. İşte çözmemiz gereken de bu zaten: Bildiğimiz şeyi bildiğimizi hiç bilmiyormuşcasına tepkiselleştirmelerimizi çözmeliyiz..
B-Konuşarak mı? Yine...
A-Yine.
A- Bildiğimizi hep durmadan dönüştürdüğümüz bir duygu durumumuz vardı, evet, konuşarak; hep konuşarak. Erteleniyorduk hep... ve olmayacak gibiydi sanki..., şimdiyse, hep bildiğimiz bu şeyle yüzyüze, hiçbir şey yokmuş gibi yapamıyoruz artık, şimdi bunu dönüştürmeden ve ertelenmeden, olduğu gibi tüm gerçekliğiyle gerçekten öğütüp hazmetmemizin zamanı geldi demek oluyor bu. Ve bunu da yine konuşmadan halledemeyiz.
B-Yuttuğumuz her zokayı nasıl hazmettiysek, bunu da öyle hazmedeceğimize eminim ben.. konuşsak da konuşmasak da.
A-Ah! İşte, belki de asıl şimdi gayet 'importent' aşamadayız diye düşünüyorum ben de ve de asıl şimdiden itibaren... konuşmak ve yazmak çok daha, ne olur?..
B-Anlamlı mı?
A-İkircikli.
B-Ambivalence...
A-İşte! Bu da şimdi, bu yazının çözmesi gereken en önemli 'davası' oluyor.
B-Zor tema.
A-Muhakkak.
A-Öyle de olmalı ama... Çünkü köprüdeyiz artık. Son çıkışı çoktan kaçırdık.
B-Aa! Yine mi yol!
B-Bunu kabullenmem zor, yol istemiyorum artık, yolculuk da; bünyem kaldırmıyor daha fazla. Oturduğum yerden halledeceksek halledelim, yoksa ben yokum.
A-Halledilebilir mi bilemem ama unuttun galiba, gitmiyoruz ki zaten bir yere. Hiçbir zaman da gitmedik. Hep yerimizdeydik.
B-Niye hep yoldaymışız gibi laflar ettik peki?
A-Düşünme sürecimiz yol almaya benziyordu da ondan.
A-Her cümle bir kilometre taşı gibi bir önceki geçilmeden bir sonrakine ulaşmış olamıyoruz. XII. YY yaşanmadan nasıl XIII. YY a geçilemez ise, bu tarihler tek tek yaşanacaklar. Bunu bir eşik farzet, bu konuşmaları da eşiklerden bir eşik... eğer bu eşiği atlatamaz, sağ salim ve sıyırmadan güzel aklımızı geçemez isek bu eşikten, hayatın diğer noktalarına açılım sağlamamıza pek olanak olmayacak.
B-Korkunç korkunç konuşma.
A-Ya naapiim! Sevimli sevimli, yumuşak yumuşak, ipeksi ipeksi konuşurken de, düşünüyorken de, cümlelerimiz çoğalıyor ve ilk başını, ilk açılış cümlemizi belki hatırlamıyoruz bile artık, o bir tünelden çıkış anıydı belki oysa meselâ ama hatırlamadığımız ne çok anımız gibi o tünele ilk sokan cümleyi de kurmadan, nasıl gelebilirdik ki işte bu... su başına?
B-Su başına mı?
A-Aynen.
B-Tünele ne zaman girdikdi ki.. şimdi de su başındaymışız, amaan! Mola mı demek oluyor yani şimdi bu da?
A-Mola demesek de olurdu...
A-Söz belli ediyor zaten neyin nereye aktığını.
B-Tünel'den ha! Baksen şu işe!
A-Öyle. Tünellerden deltalara...
B-Hani değişim veya hani fark? Hangi fikircim soktu acaba bizi o tünele?
A-Fikir cimcimemiz; ne demişti de, diyorsun...
B-Evet ya. Hep bir şey der çünkü. E, ne demişti?
A-Tünele giriş cümlemiz ...
A-Ya, allasen, ne önemi var ki artık bunu hatırlatmamızın şimdi; girmişiz çıkmışız işte, âna baksak ya artık. Şu su başımızın keyfini sürsek ya. Fena mı olur?
B-Doğru. Fena olmaz. Demek girmişiz çıkmışız bile ben farkında olmadan, uykudayken oldu herhalde bu son olanlar. Hatırlamıyorum da çünkü. Ne gülüyorsun?
A-Yok bir şey. Gülmek geldi içimden sadece.
B-Allah allah. Komik olan ne anlamadım.
A-Ya, bilmiyorum, neşe işte, içimden geliyor, gülüyorum. Senle ilgisi yok. Bak, sen de esniyorsun meselâ, birşey diyor muyum.
B-Evet ya, uyku deyince, bir ağırlık bastı sanki bana.
A-Birimiz neş'e birimiz uyku temsilcisi gibiyiz... Rahatladık sanki biraz.
B-Sanki... Hıyk! Hıyyk!
A-Haah! Hıçkıcık da tuttuğuna göre, tamamdır, işe yaradı demek ki...
B-Ne? Hiykç!
A-Konuşmaaak.
B-Hep yadırgayacağız değil mi, ömrümüzün sonuna kadar, hijkç! bu gidiş gelişlerimizi? Nedir bunun anlamı, hiçbir zaman çözemeyeceğiz. Hep aynı çilelerin hijkç! çekilişini; hep aynı bilmek derdinin, anlamak sıkıntısıyla koşutlu duruşumuzu biçimleyişini.. oh! anlamlar uyduruşumuzu, anlamlı anlamsız...
A-Hatta belâlı...
B-Hijkç! En en anlamsızın daha daha anlamlı oluşu belki belâ, böyle giderek de... bulaşıcılaşıyoruz..
A-Hayallah!
B-Ne?
A-Geçten gece .. tam açılacakken kapanışımıza.. hayallah!
B-Kalem ne derse o! Hijkç!
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 1.9.2025 09:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu uzunca diyaloğu hem özetliyor
Hem de "yol gösteriyor.."
"Doğruyu" bulmak mesele işte!
Tebrikler Habibe Hanım..
TÜM YORUMLAR (1)