Kadıköy vapurlarıyla yapılan eski yolculuklar ve bu yolculukların iki ucundaki iskeleler, özellikle eski Kadıköylülerin unutamadığı nostaljik anılardır.
İstanbul nüfüsunun sadece ''yüzbin'lerle ifâde edildiği 1940 lı yıllarda ''Boğaz Köprüsü'' henüz bir hayâlden ibaretti ve şehrin iki yakası arasında yolculuk yapacak kişiler için deniz yolu, tek ve zorunlu yolculuk güzergâhı durumundaydı. Bu nedenle, kentin iki yakasını birleştirmek, ancak''Şehir Hatları İşletmesi'' nin gemileriyle mümkün olmaktaydı.
Kadıköy yolcusunun sayı ve kalite itibarıyla bilinen üstünlüğü nedeniyle, Şehir Hatları İşletmesi de, ''Heybeliada'', ''Moda'', ''Suvat'', ''Ülev'' gibi en yeni ve en modern gemilerini bu hatta tahsis ederdi.
Bu gemilerin yolcularını, öğlen saatlerinde genellikle Beyoğlu'na alışverişe veya sinemaya giden şık hanımlar, akşam üzerleri de lâcivert üniformalarıyla okuldan dönen azınlık okullarının öğrencileri oluştururdu.
Bu gemilerin alt kıç güverteleri ve üst kıçüstü açık güverteleri 'lüks' mevki sayılır ve burada yolculuk edenler bir fark ücreti öderlerdi.
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Begenerek okudum kutlarım sizi
Sözcüklerin arasından fırlayan eski İstanbulu gözümüzde canlandırabiliriz biz ancak...
İstanbula görmek için her baktığımda eski halinide hayal ederim genellikle...
Ne kadar şanslısınız...
Yüreğinize sağlık.
Saygımla...
O günleri bana da yaşattınız değerli abimiz.
Ben 1970 yılında geldim İstanbul'a. Daha öncesini bilmem. O tarihten sonra bile o kadar değişiklikler oldu ki; Artık daha öncesinde kim bilir neler vardı diye düşünürdüm bu yazıyı okuyuncaya kadar...
Paylaşım için teşekkürler...
Kadir Tozlu
Çok güzel ama hüzünlü ve buruk tebessümlü bir nostalciydi Ünal Bey, çok teşekkür ederim. Mutluluklar sizinle olsun! (10on)
.....Ve bu iskelelerden boşalan yolcuları, buram buram manolya veya leylak kokan sakin sokaklarda, çamlık bahçeler içindeki ahşap konaklar beklerdi...
Hele bir de yemekten sonra, ailece yapılan küçük yürüyüşleri süsleyen nefis arnavut dondurması ve unutulmuş bir başka İstanbul nostaljisi olan, ulu çınarlar altına sığınmış bahçe sinemalarında Sezer Sezinli ya da daha sonraları Ayhan Işık'lı - Türkân Şoray'lı siyah-beyaz bir Türk filmi seyretmek varsa....
Ne demiş şair:
''Belki hâlâ o besteler çalınır
Gemiler geçmeyen bir ummanda...'
Bunları yaşamış gözlerimin nemiyle,
Ben bütün bu güzellikleri yaşamadım ama,inanın sayenizde yaşamış gibi oldum.
Ne harika,ne akıcı anlatımdı....
Tam puanımla kutlyorum sevgili Beşkese,
+antoljim tabiiki.
Manolya kokulu sevgilerim,gül yüreğinize efendim...
İstanbul ve nostalji, yüreğinize sağlık değerli hocam, sonsuz saygı ve selamlarımla.
eyvallah...
saygılar...
Eski istanbul hayaller diyarı, aşıklar memleketiydi, şimdi ise ızdırap şehri olmuş... Eski istanbulda yaşım gereği yaşamadım fakat yaşamayı çok isterdim... İyi bir nostalji yaşadık sayenizde Ünal bey... Çalışmalarınızda başarılar dilerim...
gerçekten çok güzel bir çalışmaydı.benimde çocukluğum istanbulda geçti.o zamanki günleri anımsadım bir an nemli gözlerle.o yıllarda ne çok severdim ekmek arası balığı alıpta güvertede yemeyi ve bir kenarındanda balıklara atmayı.ahhhh nerede o günler deyiveriyor insan,özlemle.kutlarım efendim ,tekara o güzelliği yaşattığınız için.
Harika bir anlatımla çok güzel bir çalışmaydı. Tam puanımla kutluyorum ve ant listeme alıyorum. Saygılarımla.
Bu şiir ile ilgili 22 tane yorum bulunmakta