Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde.
Ey sen
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Devamını Oku
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-va’d olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb…
Güzel bir şiir
ZULMET
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hâyâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevt[1]i ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülf[2]ünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâl[3]imi sar,
Ve sonra git. Bana bî-va’d olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ[4] vü zeheb[5]…
Bırak leyâl[6]e bu cism-i garîb ü merdûd[7]u,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu[8].
Diken ve taşları üstünde bir çetin râh[9]ın
Dağıldı nesc-i harîr[10]-i ümîd-i mahrûm[11]um
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm…
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît[12]…
Beni bir tûde[13] eyleyen zulmet[14]
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların işti’âl-i seyyâl[15]i
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hâkk.
Sen git
Ve eyle da’vet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted[16]
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Da’vet-i yeldâ[17]la titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle[18] tevdî et[19].
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rü’yâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm[20] ile meşbû’[21] u müştail[22] yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît…
O belde-î zer[23] ü hülyâda bekleyen gözler
“Nerde?” derlerse,
“Ne oldu, nerde o?” derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâye[24]de mevt-i fecî’imi[25] anlat.
Ahmet HAŞİM
(Göl Saatleri, 1921)
Vezin: Mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün (fâ’lün)
Mefâilün / feilâtün / feilün (fâ’lün)
Mefâilün / feilâtün / feilün (fâ’lün)
[1] Ölüm.
[2] Altın saç.
[3] Dilsiz, korkak alın.
[4] Parlama dolu.
[5] Altın.
[6] Geceler.
[7] İstenmeyen. Reddedilen.
[8] Faydasız ömür.
[9] Yol.
[10] İpek dokuma.
[11] Yoksun.
[12] Gençlik günlerinin izlerini belirle.
[13] Yığın.
[14] Karanlık.
[15] Akıcı alevler.
[16] Uzanan, uzayıp giden.
[17] Uzun çağrılar, kadın (?).
[18] Ölümlü geceler.
[19] Bırak, emanet et.
[20] Yıldızlar.
[21] Doymuş.
[22] Yanan, tutuşan, ateş alan, alevlenen.
[23] Altın şehir.
[24] Suya düşmüş gölgeler.
[25] Feci ölüm.
emeğine ve kalemine sağlık
günün şiirini kutlar saygılar sunarım...
gününüz hayırlı olsun
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta