Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hayâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevti ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde.
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-va’d olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb…
Bırak leyâle bu cism-i garîb ü merdûdu,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu.
Diken ve taşları üstünde bir çetin râhın
Dağıldı nesc-i harîr-i ümîd-i mahrûmum
Ve mutlaka gelecek gölgelerle şimdi ölüm…
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pâ-yı şebâbını tesbît…
Beni bir tûde eyleyen zulmet
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların iştiâl-i seyyâli
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hâk.
Sen git
Ve eyle da’vet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Da’vet-i yeldâla titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle tevdî et.
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rü’yâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm ile meşbû’ u müştail, yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît…
O belde-i zer ü hülyâda bekleyen gözler
“Nerde? ” derlerse,
“Ne oldu, nerde o? ” derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâyede mevt-i fecî’imi anlat.
Kayıt Tarihi : 9.5.2015 15:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ki sönmemiş zer-i zülfünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâlimi sar,
Ve sonra git. Bana bî-va’d olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ vü zeheb…
Güzel bir şiir
Ey sen
Ki şimdi şüpheli bir şekl-i pür-hâyâl oldun
Bu semâ-yı mesânın altında!
Gecenin mevt[1]i ufku bağlamadan
Susmadan her teneffüs-i zinde,
Ey sen
Ki sönmemiş zer-i zülf[2]ünde son ziyâ-yı nehâr,
Bu genç elinle bu yorgun cebîn-i lâl[3]imi sar,
Ve sonra git. Bana bî-va’d olan bu yollar hep
Adımlarınçün açılmış pür-incilâ[4] vü zeheb[5]…
Bırak leyâl[6]e bu cism-i garîb ü merdûd[7]u,
Dizim eğildi; soğuk bir deniz gibi zulmet
Ağır ağır boğuyor bende ömr-i bî-sûdu[8].
Diken ve taşları üstünde bir çetin râh[9]ın
Dağıldı nesc-i harîr[10]-i ümîd-i mahrûm[11]um
Ve mutlaka gelecek, gölgelerle şimdi ölüm…
Lâkin sen
Ki gözlerinde güler nûru bir gümüş mâhın
Eğilme, git
Ve eyle gölgede pây-ı şebâbını tesbît[12]…
Beni bir tûde[13] eyleyen zulmet[14]
Sana hüsn-i hayâli nakşedecek:
Oldu çeşmin nücûm ile mâlî,
Onların işti’âl-i seyyâl[15]i
Seni gûyâ karanlık üstünde
Etti bir heykel-i ziyâ gibi hâkk.
Sen git
Ve eyle da’vet-i iklîm-i rûhuna rağbet.
Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted[16]
Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm
Kapandı. Da’vet-i yeldâ[17]la titriyor rûhum;
Bırak ve git, beni mevt-i leyâle[18] tevdî et[19].
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet
Etti eşkâl-i arzı bî-hareket,
Ve döktü rûhuma rü’yâya benzeyen bir mevt
Büyük, derin ve soğuk bir deniz gibi zulmet:
Lâkin sen
Dudakların yine pür-hande, gözlerin pür-zer
Saçın nücûm[20] ile meşbû’[21] u müştail[22] yine ter
Bırakma rûhunu düşsün bu öldüren hisse,
Ve git
Ve eyle gölgede pây-ı ümîdini tesbît…
O belde-î zer[23] ü hülyâda bekleyen gözler
“Nerde?” derlerse,
“Ne oldu, nerde o?” derlerse, âh o gözler eğer,
Miyâh-ı sâye[24]de mevt-i fecî’imi[25] anlat.
Ahmet HAŞİM
(Göl Saatleri, 1921)
Vezin: Mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün (fâ’lün)
Mefâilün / feilâtün / feilün (fâ’lün)
Mefâilün / feilâtün / feilün (fâ’lün)
[1] Ölüm.
[2] Altın saç.
[3] Dilsiz, korkak alın.
[4] Parlama dolu.
[5] Altın.
[6] Geceler.
[7] İstenmeyen. Reddedilen.
[8] Faydasız ömür.
[9] Yol.
[10] İpek dokuma.
[11] Yoksun.
[12] Gençlik günlerinin izlerini belirle.
[13] Yığın.
[14] Karanlık.
[15] Akıcı alevler.
[16] Uzanan, uzayıp giden.
[17] Uzun çağrılar, kadın (?).
[18] Ölümlü geceler.
[19] Bırak, emanet et.
[20] Yıldızlar.
[21] Doymuş.
[22] Yanan, tutuşan, ateş alan, alevlenen.
[23] Altın şehir.
[24] Suya düşmüş gölgeler.
[25] Feci ölüm.
günün şiirini kutlar saygılar sunarım...
TÜM YORUMLAR (4)