Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i Hümâ imiş
İklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş
Bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer
Hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Karlı dağdan kopup gelen sel misin?
Poyrazlardan esip gelen yel misin?
Rüyâlarda gördüğüm güzel misin?
Söyle bana dilber, kimsin, nesin sen?
Şu düştüğüm derde çâre misin sen?
Devamını Oku
Poyrazlardan esip gelen yel misin?
Rüyâlarda gördüğüm güzel misin?
Söyle bana dilber, kimsin, nesin sen?
Şu düştüğüm derde çâre misin sen?
Sevgilinin siyah saçları, hüma kuşunun kanadının talih bağışlayan gölgesi imiş.
Onun için o güzellik ülkesinin sultanı imiş.
Bir secde etmekle güneş gibi güzel yüzü altına dönüştü
Sevgilinin çevresinin toprağı nasıl bir kimya imiş
Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal
Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir ses (söz) imiş.
Gözlerimiz sevgiliyi görmezse dünyayı görmez olur.
Onun güzelliğinin aynası varsa dünya görünür imiş
Bu biçare Baki zülfünün esiridir sevdiğim,
Bela kemendinin esaretinin bir müptelası imiş.
Bâkî gazelde mükemmeli yakalamış büyük söz üstâdı. Hele şu mısraı tek başına bir eser hüviyetinde: ''Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş''
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta