coşkuyla yaşananlara kaza dediğimizde canımız yanmaya başladı. önce acıyla sonra şefkatle silahlanabildik. mühimmatları tanıdık, samimiydik. savunmayı öğrendiğimizde hatırladığımız pek az insanın gerçek olduğunu bildik. epey vakit geçirdik.
yüksek sevgi ya da nefret ihtiyacıyla başa çıkabilmek için
insanın içi dışına çıkmalıydı.bu cesaret gerektirirdi, kolay iş değildi. işlem sırasında akla gelmedik beklenilmeyen yığınlar oluşuyordu. yığının muhteviyatı çeşitlilik gösteriyordu.bu savaş halinde sıkılganlar ya da saldırganlar birbirine üstünlük sağlayamıyor, kazanan bilinemiyordu. eşitlik çok nadir ve değerli bir şeydi.
tam olarak kişinin elinde olmayan bütüne ait ama kişilere özeldi.
biraz daha matematik ile etliye sütlüye karışmayan az biraz geridekileri önemseyen bir yönetim şarttı. fakat herkes istisnasız imtiyaz belgesi istiyordu. herkes durmadan kaybediyordu.
ben kalbi açık bir bencilim, açgözlüleri ve pısırıkları sevmez, coşkuya inanırım. ve şaşkın bir işbirlikçiyim,
ben evrime inanıyor muydum?
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta