Bir şehir düşünün. Gri betonlar arasında sıkışmış, nefes almak için çırpınan bir hayat. İşte tam da orada, yıkık dökük bir hanın avlusunda başladı her şey. O, gözleri zindan gecesi, gülüşü intihar davetiyesi. Bir rüzgar gibi esti hayatıma, ardında sadece kasırgalar bırakarak. Adını bile bilmiyordum bu kadının/adamın, ama ben ona "yakamoz hırsızı" derdim içimden. Çünkü her bakışı, deniz fenerlerinin bile ışığını çalacak kadar parlaktı.
Ben mi? Ben bir hiçtim. Serseri bir şair, kaldırımların tozunu yutan bir divane. Cebimde kuru ekmek, aklımda isyan, kalbimde ise kör bir kurşun gibi saplı bir boşluk. o kadını/adamı gördüğüm ilk an, o boşluk doldu sanmıştım. Meğerse bir zehirli sarmaşık gibi dolanacakmış ruhuma, her hücremi ele geçirecekmiş usulca.
Bizim aşkımız, şarapla zehri karıştırmak gibiydi. İçtikçe güzelleşen, güzelleştikçe öldüren bir iksir. Onun sesini duyduğumda, en acı türküler bile bal kesilir. Gözlerine baktığımda, cehennem bile cennetin bir köşesi gibi gelirdi. Ama biliyordum ki, bu bir illüzyondu. Mutluluk, bize hep uzak duran bir uğraktı.
Beraber yürüdüğümüz kaldırımlar, şahit oldu isyanımıza. Çay içtiğimiz o salaş kahveler, fısıldadı derdimizi. Her gece, gökyüzünde kayan bir yıldız gibi, umutlarımız da kayıp giderdi sessizce. O, özgürlüğe susamış bir ceylan, benim dilimde de ıslıkla çaldığım bir nota, çavbella.
'yok olmak üzere çıktığım koşuda
h e r - m o l a d a
bana su veren biridir sevgili
öpmeye / sevmeye
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta