Zamanın derin kıvrımında,
unutulmuş adımın ezgisi,
nefessiz kalan sesim ben,
sessizliğin küllerinde.
Gözlerin yokken,
her gece,
arkanda bıraktığın rüyanın
gizli cenazesini taşırım.
Kelimeler,
paslanmış kırık bir bıçağın kenarında
suskunlukla oyalanır;
gölgelerin acılı evinde.
Kalbim hâlâ seninle mırıldanır
Kalabalığın dumanında,
yalnızlığın derin yarasıyım,
kuruyan izleri gibi dökülen yaprakların.
Karanlığın müzmin mumunda,
yanan son ışığı arar gözlerim.
Bırakıp kaçtığım hipnotik nehirlerin
parçalanmış kıyısında,
unutulmuş azılı bir hayaletim.
Rüzgâr,
tutmadığı toprak zerresi bırakmaz,
bilinmezliğin labirentinde
kendine döner,
sonsuzluğun kıyısında titrerim.
Gözlerin,
yorucu bir mesafe,
benim kalbim,
kopmuş kökleriyle
yerinde kalan bir ağıt,
ayrı sokakta ağlar kadere.
Hasretin çıbanında,
gecelerime sızan zehirli yağmur,
her damla,
unutulmayan fısıltılarla bulaşır ruha.
Sesin yok,
nefesin hâlâ ensemde,
karanlıkta,
senin adını çağıran ellerim.
Aşk,
paramparça aynanın unutulmuş izdüşümü,
kırıldıkça
insanı daha derinden kavurur.
Yalnızlık,
sokak lambasının kederli avlusunda,
gözden ırak bir hayalet,
sessizliğin büyüyen uzaklık
İçimde,
çürüyen boş odalar yankılanır,
adımlarımın izleri yitirilmiş,
kalabalıkta boğulan çığlıklarım,
duvarlara çarpar yıllardır.
Sensizlik,
soğuk yatağımda bekleyen
kimsesiz misafir,
geceleri vücuduma saplanır.
Umutlarım,
titrek bir mum alevi,
rüzgâr,
acımasızca söndürmek ister onları.
Yolun sonu,
görünmez,
adımlarım ağır,
karanlıkta yürürüm,
sönük ışığın hayalini ararken.
Zaman,
donmuş, kıvrılmış bir nehir,
ben,
kıyısında bekleyen,
yorgun, kaskatı kesilmiş bir taş.
Geçmişin gölgeleriyle dolu,
sararmış eski bir defter;
sayfalar,
anılar,
suskun…
Saatler,
donmuş zamanın çaresizliği,
dakikalar,
anlamsız tekrarlar;
gözlerim,
kayıp bir zamanın içinde erir.
Zaman,
ellerimde tutamadığım kum taneleri;
bir avuç keder,
bir avuç unutuluş.
Rüzgârın bilinmezliğine savrulurum,
kendimi ararken,
karanlık derinliklerde kaybolurum.
Bir ağacın solgun yaprağı gibi düşerken,
toprağın kokusunu içimde taşırım.
Denizin sonsuzluğunda
yitip giden bir gemiyim;
her dalga,
beni daha da uzaklara sürükler.
Gökyüzünün mavisinde kaybolan kuşum,
özgürlükle esaret arasında,
zamanın kıyısında sürer uçuşum.
Münzevi Zeyrek
Kayıt Tarihi : 9.7.2025 11:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!