Durdum
çünkü yürümek için sebep bulamayan
düşmek için de bahane aramaz
Zamana direniş değil bu
ben sahiden taş olmuşum
Ağaç gibi beklemeyi
rüzgâr gibi esip geçmeyi öğrendim
Kapıyı vurup çıkarken her şeyi geride bıraktığını sanırsın
Ama bazı evler, ardına kadar açık bir yara gibi kalır
Annenin yorgun elleri
babanın sert ama yerli yerinde duran sessizliği
Kapıyı çalarsan açan olur mu
Açan olursa
içeri buyur eden olur mu
Zamana hükmedemeyiz
Yetişemedim deriz
Bilemedim deriz
Şartlar elvermedi
Bir eksiklik yaratıp sonra da çatal-kaşık seslerinin arasına karışırız
Annenin çay koyarken gözlerini kaçırışı
Babanın pencereden dışarı uzun uzun bakışı
Kardeşlerin gereğinden fazla neşeli olmaya çalışması
Zamanı silah gibi kuşanırız
ama namlu hep bize döner
ve tetiği çeken de biz oluruz
Gidemediklerim
kalamadıklarım
Bir harf daha düşürüp
Ateş gibi yanmayı
gece gibi saklamayı
En çok da toprak gibi kabullenmeyi öğrendim
Dudağımın kıyısında acı bir sözcük
Söylesem mahşer
söylemesem zindan
Dönemeçleri eğip büktü zaman
Sorulmadı ne yana gittiğim
Dilimin dönmediği bir ağırlıkla
Tutunduğum dalların bildik eller olmadığını bile bile durdum
Adını koyamadım acının
Kapıyı çekip çıktığında
Esen rüzgârın sesi bir başka gelir insana
Bazı kapılar yalnızca bir kez açılır ve sonra da ebediyen kapanır
Belki bir gün
diye içini ısıtan o küçücük umudu
Tokmağın soğuk demirine teslim etmeye cesaretin olmaz
Zamanı silah gibi kuşanırız
Kimi ekmeğe sürer namlusunu
Kimi alnına dayar geçmişi
Evvel zaman içinde bir çocuk kalır
Duvar diplerinde
Ayakkabıları çamurlu
elleri üşüyen.
Dönüp de giremediğin bir evin eşiğinde kaldığında
daha iyi anlarsın
Bir adım atarsın ama kapıya değil
Geriye
Çünkü bazen insan en çok dönebildiği yere değil
Dönebileceğini sandığı ihtimale tutunur
Ve bazı kapılar çalınmadan kapanmış olur
Derin Akkurt
Kayıt Tarihi : 14.2.2025 05:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!