Gözlerin, bir nehrin kıyısında unutulmuş
ilk bakış gibi düşüyor aklıma.
Serin bir sabahın sessizliğinde
adını hatırlatıyor iç çekişlerim.
Her hatırlayış,
gönlümde bir su gibi çağlıyor,
yitik bir çocukluk anısına karışıyor gözlerin.
Sesinde, dağların ardında kalmış
bir türkünün hüznü var;
sanki yüzyıllardır susmuş
ve şimdi,
yalnız bana fısıldıyor kırık dökük ezgilerini.
Her notasında
özlemin ta kendisi,
her sustuğumda
kelimelere sığmayan bir çağrıyla
beni sana yazıyor zaman —
kanla, harfle ve hatırayla.
Geceler, yıldızlarını düşürürken
bir mektup gibi titreyen kalbime,
adını fısıldıyor rüzgâr
her seherin eşiğinde.
Bazen bir ezanla,
bazen bir kuşun ürkek ötüşüyle
geliyorsun sessizce.
Bir yaprak gibi ürperiyor yüreğim,
bir gölge gibi kıvrılıyor yokluğuna.
Tenin yok, ama hatıran var;
gözlerin yok, ama bakışın içimde saklı.
Ve biliyorum,
bir gül tomurcuğunun açmadan evvelki hâli gibisin;
sükûnetinde taşıyorsun en derin çağrıyı.
Bir bakışınla baharı başlatacak
bir kelimenle zamanı durduracak gibisin.
Gel desem,
belki duyar kalbinin tenhası,
bir yerlerinde çınlar ismim fısıltı gibi.
Gelmesen de,
ben yine de seni
sabahların içine yazmaya devam ederim —
bir dua gibi,
bir umut gibi,
bir vuslat gibi.
Çünkü sen,
bir şairin yazamadığı son mısra gibi
hep içimde kalacaksın.
Ve ben,
seni unutmamaya yeminli
her kıtada seni arayacağım —
suskun bir seherin içinde
gizli bir gülüş gibi.
Ahmet Nejat Alperen
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 08:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!