ÇUVAL
Filmi seyretmedim ama okuduğum ve gözlemlediğim kadarıyla daha filmi görmeden izlenimlerimi kısaca yazmak istiyorum.
Gerçek olan; basına ve medyaya yansıyan olaylar Türk ordusunun başına çuval geçirilmesi, çirkince ve olmayacak şeylere mazur kalması… Bunu da yapan Türkiye’nin müfterisi Amerika!
Filmde intikam, yani çuval geçirilme olayı konu olarak ele alınıyor, bunla Türk halkı avutuluyor. Bizler de intikam filmlerle alınırken, onlar ise gerçek ve canlı canlı her haltı etmekte, istediği gibi at oynatmakta. Seyircilerimizde ayağa kalkarak “bravo” ve alkışlarla bir kahraman yaratmakta!
Türkiye’nin coğrafyasına bakınca inanılmayacak derce de düz araziye sahip. Hem yerleşim bölgesi olarak, hem de yol bakımında uygun, üçer şeride müsait. Müsait olduğu kadarda her gecen gün artan trafik tıkananlığına, hem de kazalara ve kazaları önlem alına bilinir diye düşünüyorum kara yoları genel müdürlüğünü.
Kara yolları müdürü hangi ülkeye gidiyor, seyahatlerde bulunuyor, Avrupa’nın asfaltlamasını takip ediyorsa, böyle asfaltlama görmedim. Avrupa’da, başka gelişmemiş ülkelerde asfaltlamaları ekranda görme olanağımız oluyor. Hiç biri Türkiye’nin yollarına benzemiyor. İmkanımız var, her trafiğe çıkan araçtan vergi alınıyor, paralı oto yolları, devletin desteği, bu paralar nereye gidiyor. Yama vuruluyor her yıl, yollar bozuluyor, ne sağında nede solunda taş döşeme nede beton var. Yağmurun ve ağır vasıtaların yükü yolları yol etmekten çıkarıyor.
Kasaptan ehliyet alır gibi ehliyet veriliyor. 30 dakika kurs görüyor, boş arazide bir ileri bir geri tamam ehliyeti aldın diyorlar. Yada kendi yerine başkasını yazılıya sokuyorlar.
Kendi kaldığım ülkeden örnek vereyim, en az on sekiz yaşında yazılıya giriyorsun, öğrenci ehliyeti iki yıl, bu iki yıl içinde ehliyeti alamasan yeniden yazılı yapıyorsun, öğrenci ehliyetinle kurs veren öğretmen sana iki yıl boyunca araba sürdürüyor trafiğe çıkartıyor. Saat ücreti en az 100 ytl. Kaç saatte alırsan ehliyeti, en son müfettiş giriyor 40 dakika sürüyorsun, son kararı verecek olan müfettiş oluyor.
Mutlaka dünyanın her yerinde kaza oluyor, acaba bizim ülkemizdeki gibimi oluyor. Bu kazalar, kazada ölenler hangi kategoriye giriyor. Yetim kalan çocuklar, eşler, aileler, bunlara sahip çıkıla biliniyor mu? Bunlar için kampanya başlatıldı mı? Trafik şehitleri diyebilir miyiz? Buda bir terör değimli?
Son yedi yılık bilançoya bakalım mı:
Onlar senin gözünde bir terörist
Benim gözümdeyse yiğit bir insan
Sen insanı bilir misin hey sadist
Taze bir fidandı aldığın her can
…. … Sen cana kıydıkça büyüdü isyan
… … İsyanın adıydı Nurhak’ta Sinan
Sende duyar idim eşek sesini
Bak şimdi havlıyor yabanın iti
Küllüğün başında öterken horoz
Şimdi geziniyor yabanın biti
Dalaşmadan durmuyorlar insana
Yağmur
Bulutların altında
Vadesi gelmeden
Ölüyor insan
emekli de olmuyor Azrail
Yağmur yıkadı ölüleri
Kulağı kapı ardında
Gözleri etek altında
Ak mercedes kapıda
Üç vakit kılsan nolacak
Yeşil sarık baş sarılı
Fetva veriyor diyanet bakınız
Halk okuyup almaz çok haklısınız
Gerçek bilimden hep sakınınız
Boş yere diyanet fetva veriyor
Ne kadar da cahil insanımız var
I
Ah gün ağarsa
Kucağımda bir bebek ağlaması
Ses olur, çığlık olur, ateş yagar
Masum bebek yaralanmasın
Gökyüzünden paraşütle çekerek
Dünya da yeni bir Mesih doğurdu
Abdi İpekçiyi bu Mesih vurdu
Adını da tüm dünyaya duyurdu
Kaleminden yine kan damlayacak
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...