Uzun değil hikâyem, derin birazcık
Ne en ağırı, ne en hafifi
Kendimce acılarım var, un ufak eden yüreğimi
Kendimce yalnızlıklarım
Sırlarım, kalabalığa yansıttıklarım
Neler duydum bu hikâyede kendince kıymetli
Ahvalim pek bitap düşümde bile
Neden yorulmuştum hatrımda değil
Meyhaneden mahmur değilim kati
Belki derunumdaki neyden yoruldum
Güftesiz bir musiki beynimde daim
Bir adam vardı bir adam
Gözleriyle ağlamayan
Mahmur bakışlı çok konuşmayan
Bir adam vardı bir adam
Maşukuydu papatya
Bir toprak vardı, kuraktı, Çiçek açmadı
Eskiyorum…
Çürümüş meyve kabuklarındayım
Tabanı delinmiş pabuçlarda
Antika'dan bir köstekli gibi
Yanlış zamanı gösteriyorum
Eskiyorum
Ey Yolcu..!
Ahlak bahçelerinde ak sümbül açmaz oldu
Öyle koktu insanlık ceset çiçeği soldu
Kaçırma gözlerini her şey yanında oldu
Ey yolcu dön aynana sen müttaki oldun mu?
Biliyorum ben öldüğümde
Susacak şehrinin minareleri
Belki ülken bile duymayacak bu kıymetsiz salayı
Veda mı ciddiye alan birkaç hıçkırık kokacak burnuma
Biliyorum hiçbiri sen olmayacaksın
Yağmurluysa hava şehrinde
Köhnemiş duvarların esaretinde elan
Kabarıyor nemlenmiş hatıralarım
Hayallerim pul pul dökülürken betona
Yalnızca beton mu sanmıştın soğuk?
Beynimde kaynıyor bir müşkül aşı
Hiç Soru sormuyorum
Biliyor musun nerdeyim?
Bulutların somurttuğu yerdeyim
Soluklarım Kader Mahkumu
Hasret ötüyor saatlerim
Aman vermiyor türküler
Kabuklanmıyor ki yoksunluğum
Kireç kokuyor evvelbahar
Şekerime ortak çıkıyor, yaban arısı
bulduğu ilk menfezden kaçana dek
Sarhoş mu ediyor ne?
paslı metal kokusu
Terkedilme korkusu,
Gençlik bir it idi bağladım kaçtı
Geceyi düşünmedi kırda dolaştı
İpini gösterene fena bulaştı
Havladı, hırladı boyun eğmedi
Asi it gün be gün soytarılaştı



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!