Önümüzden akıp giden suydu zaman
Gözyaşlarımız kuyuya düşen çığlıktı duymadınız
Umutlarımızdı acıların koynundan henüz koparılan
Uzakların gölgesinde silinirdi yalnız akşamlarımız
Sonsuzluğa koşardı mavi renkli bulutlarımız
Su olup akmak, ağaç olup yeşermek,
Kuşlar gibi uçmak mavi sabahlara...
Sesimden düşen acıyı toplayarak
Gümüş tepelerde ak bulutlar
Tuzlu kıyılarında yıkanıyor gün
Sokağa açılan penceredir sözcükler
Nasıl açılırsa öyle kapanan
Asma yaprağı serinliğine uyanır
Yoncalarla özgündü gün
Sormadan vuran ömrün öfkesine
Kırık kaldırımların hüzün dokunuşları
Özlemsizliğin balyoz vuruşlarında zaman
Çocuk gelinlerin gözyaşlarıyla
Dökülüp gidiyor anılar...
Kaybolan bir kentte yaşlanmaktır
Bir akşam sonrası sakinliği...
Hatırladım, her yeri
Yüksekten gören ama
Tepeden bakmayan o mahalleyi...
Yakalayamazdım, öylesine
Unutulmuş zamanlarda çocuk misali
Dükkanın önünde bir akasya ağacı
Manav Salih; akasyadan da eski
Ne mevsimler geçerdi tezgahından
Muz gibiydi "Erkek Handan"
Erken yalnızlığını getirir kışların
Alçaktan uçan kuşlar...
Anlatacak masalların yoksa
Ateş yakmalısın bir yerde
Ya da içinde olmalısın bir masalın
İçimi sızlatıyor sabah rüzgarı
Hangi mevsim geçsem yanından
Üşürdü cevizli bahçenin kargaları
Gözleri kapalı ağlardı
Yaz ikindileri...
Susmak, sözlerin tutsaklığıdır
Bu yüzden cesurdur şairler
Hangi el vurabilirdi
Okunsaydı şiirler
Yakıcı bir ağrıdır, saplanır
Toplu ölümlere ağıt yakan
Kadın sesidir zaman
Yarı aralık pencerelerden
Geçen mevsimlere bakar
Sığ sularda karanlığın izleri...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!