Yosun Şiiri - Nihat Akarslan

Nihat Akarslan
13

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yosun

Yosun Şiiri

Gece oldu yine, soğuk.
Ben çıktım yağmurlu bir karanlığın sokağından.
Ellerimi sokup cebime, bozukluklarımla oynarken,
Yoluna zahmeti büyük olan ayaklarımla
Nasırlaşmış geçmişin çevresinde yürüyorum.

Öyle ki yazıyorum meçhullerde,
Kayıplarda yaşıyorum sen.
2011’in aşkı sen…
Sen bilmezsin meltemli sahilleri,
Acıyı bilmezsin, soğuğu bilmezsin,
Üşümezsin boş parklarda.
Beni bilmezsin,
Görmezsin kaldırımlarda sen,
2011’in aşkı.

Senin için her gece kavuşur kalemim kâğıtlara,
Yine dökerim derinden.
Büyütürüm şiirleri,
Açarlar, ilham verirler sonbaharda.
Bir tek senden verim alamam;
Bu yüzden şairim ya…

Sen, 2011’in aşkı,
Sana yazdıkça sessizliğin çığlıkları örtüyor geceleri.
Seni duyamıyorum, yaklaşamıyorum,
Özlüyorum.

Diyorum ya,
Bir tek senden verim alamıyorum.
Sen, 2011’in aşkı;
Bir körün kabusu gibisin,
Bir yalnızlığın kalabalığı,
Bir sessizliğin çığlığı gibisin.
Nedense bir varlığın bir yokluğun bende.

İşte ben de çıkmam sokaklardan,
Sonbahardan çıkmam,
Sigarayı bırakmam ben de.
Alıp Marlboro’mu kırmazsan…

Sen, 2011’in aşkı,
Bir yosunsun kalbimde.
Ciğerimde tütün,
Beynimin içinde bir düşüncesin.
Aşksın sonbahara,
Ölümüme ümitsin.
Kesmem seni yıllarca.

Gündüzüme gece,
Geceme yine gecesin günlerce.
Sen, 2011’in aşkı;
Seni hiç özlemediğimi savunmam,
Ne kadar şubat geçse de…

Ben seni hiç unutmam.
Unutmam.

Nihat AKARSLAN

2011

Nihat Akarslan
Kayıt Tarihi : 27.12.2025 15:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiirin hikâyesi, bir aşkın bitmesinden çok zamanın içinde yosun tutmasıyla ilgilidir. “Yosun Şiiri”, gecenin soğuğunda sokağa çıkan bir bedenin değil, 2011’den çıkamayan bir kalbin yürüyüşüdür. Şair, yağmurlu bir karanlığın içinden geçerken cebindeki bozukluklarla oynar; çünkü insan bazen yokluğunu en iyi, elinde kalan kırıntılarla anlar. Ayaklar zahmetlidir, çünkü yol uzun değil; geçmiş serttir. Nasırlaşmış olan ayaklar değil, hatıralardır. Bu şiirde yürüyüş fiziksel değildir. Şair, meçhullerin içinde yazar; kayıplarda yaşar. Karşısındaki “2011’in aşkı” bir kişi olmaktan çıkmıştır artık. O, sahili bilmeyen, soğuğu tanımayan, boş parklarda üşümemiş bir ihtimaldir. Şairin dünyasına hiç girmemiştir aslında; kaldırım görmemiş, geceyi sırtlamamıştır. Bu yüzden “beni bilmezsin” dizesi, bir sitemden çok bir mesafe tarifidir. Kalemle kâğıdın her gece kavuşması, bu aşkın yokluğundan doğar. Şiirler büyür, açar, sonbaharda ilham olur. Ama o tek kişiden hiçbir verim alınamaz. Şairlik burada bir övünç değil, bir yan etkidir. Yazmak, ulaşamamanın başka bir adıdır. Sessizlik bu şiirde boşluk değildir; gürültülüdür. Çığlıklar sessizlikten yapılmıştır. Şair duyamaz, yaklaşamaz ama özler. Çünkü bu aşk ne tam vardır ne de yok. Bir körün kabusu gibi: hissedilir ama görülemez. Yalnızlığın kalabalığı, sessizliğin çığlığı bu yüzden yan yanadır. Sokaklardan çıkamamak, sonbahardan kopamamak, sigarayı bırakamamak… Bunların hiçbiri alışkanlık değildir. Hepsi bir bağlılığın tortusudur. Marlboro burada bir sigara değil; bekleyiştir. “Kırmazsan” denir, çünkü hâlâ bir ihtimal bırakılır. Ve en sonunda metafor kendini bulur: Yosun. Yosun, kirli olduğu için değil; hareket etmediği için tutar. Kalpteki yosun, unutulamayan değil; olduğu yerde kalan aşktır. Tütün ciğerde, düşünce beyinde, aşk sonbahardadır. Ölümde bile umutsuzdur ama kesilmez. Gece gündüze karışır, gündüz geceye döner. Zaman ilerler, ama o ilerlemez. “Ne kadar şubat geçse de” denmesi boşuna değildir. Şubat, kısalık değil; dayanıklılık ayıdır. Soğuk geçer, ama iz bırakır. Bu şiir bir itiraf değildir. Bir yemin de değil. Bu şiir, unutmadığını inkâr etmeye bile gerek duymayan bir hafızanın kaydıdır. Bazı aşklar geçmez. Sadece yosun tutar.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!