YOLCULUKMU KÂBUSMU
Gözlerim kapalı, öyle İstanbul’u falan dinlemiyorum; gecenin sessiz kırağısı çökmüş üstüme, etrafımda bir dolu horultu sesleri ve hemen yanımda oturan yaşlı ninenin, arkasından atlılar kovalıyor gibi salata tuzlayıp tuzlayıp, öyle kıtır kıtır yeme notalarını dinliyorum işte! Üff şu yan koltukta oturan şapkalı amca ve boncuk oyalı teyzenin ekmek arasına yumurta koyup koyup yemeleri, doğrusu oldukça rahatsız edici! Şapkalı amca;
“Şaizer hele o ğaşlanmış patatesleri de çığarda yiyağ da” Aman aman geç kaldınız! Diyorum içimden.
Allah’ım bu bir kabus olmalı doymak bilemediler. Midem bulantılara firarda! Siyah poşet gözlerimin önünden uçuşup duruyor!
Sırası mı şimdi, kaybol çabuk kara şey sende!
Yanımdaki yaşlı nine nihayet salata tıkırtılarına bir son verdi. Allah’ıma şükürler olsun! Kısa bir süre sonra; aman Allah’ım oda ne şimdide bisküvi kâğıtlarının kulak tırmalayan gıcır gıcır hışırtıları! Yok, bu teyze durmamaya kararlı! Bisküviden bana da uzatıyor;
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde