“Kadın… Doğanın kendisi. Hayatın başlangıcı. Yaratıcı beden. Doğuran, var eden, hayata sunan. Bir anlamda ölümün, çürümenin, yok olmanın karşıtı.”
*
Yukarıdaki satırlar, bir sinema filmi için yapılan uzun bir değerlendirme yazısından, eleştirmenin kaleminden alıntıdır. Kadın, doğanın kendisi, hayatın başlangıcıdır demiş kalem. Ne kadar da doğru ve güzel söylemiş.
Biz doğayı hoyratça kullanmaya, tüketmeye yönelik pervasızlığımızı alabildiğine sürdürürken farkında olmadan (ya da doğal sayarak) kadını yok ediyor, kadını tüketiyoruz. Bir ağacı kökünden keserken, denizleri çöplüğe çevirirken, bir çiçeği koparırken ya da bir hayvanı öldürürken yaptığımız şey doğurganlığı, hayatı (yani pek çok anlamda da kadını) yok etmek demek olmuyor mu?
Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Devamını Oku
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.



