dolunay kaçtı bir parça kaldı ay
nerden seyrettiğine bağlı yıldızlar
gökyüzü, dağlar ve
oturduğun kanepe
zamanı geldi,
ağaçlar kışa uzandı çoktan
farketmeden gecede.
sokakta adımların
kapıda anahtarı çevirişin
yüzünde nedense ukala bi gülümseme
bir kere daha yaşlanmanın saçma gururu
yine de mutlu bir gülümseme bu
boştan beleşten sallamayalım
istanbulda hava hoştu bugün
bazıları heyecanla kalktı yastığından
doğudan rüzgarlar esti arkasından
bir dakika daha fazla kaldı
aynasında evinin, sağda solda kediler
kediler ve ölmemişlikleri hiç,
alakasız bir yaz gününü anımsattı
bana sorarsanız
cosquerden, çok eskilerden bir el izi
bozkırkurdunun uluması gibi
sırtımda ağrısı dünyanın
o mağara uğrağımdır benim
örümcek ağları ve güvercin yumurtası
çölde vahiyler
istanbulda bi acayip peygamber
bize eskilerden miras
27 zeptember
suphi deniz 99423’ten bildirmekte:
oturdum ve yazmaktayım
yaş almak ve düşünmekle
koca gözlerin duvarlarında o mağaranın
elimde ateş aramaktayım
ne fena olurdu
kimsenin kalkmadığı o sabah
kimse yok etrafta
kedilerden başka
amma tanıdık bir mum kokusu
kayıp gitmezdi omuzlarından
nereden baksan bir ömür kadar
sürer gitmezdi omuzlarından
evet arkadaşlar, geç oluyor
otobüs kalktı gidiyor
herkes peşinde o ritmin
bazen heyecan dolu
bazen dehlizler dibi
o tanıdık ayak bileği
nazımn şiirlerinden
ya da mısırdan bir gençten
jenalı romantiklerin oturmalarından
benim biricik hayatımdan
beden hepsi hatırlatır seni
körkütük bir 27 septemberı
uzakta
hem de öyle uzakta
sağım varna
solum dağları thüringenin
arar dururum seni uzakta
hem de öyle uzakta
Kayıt Tarihi : 20.4.2025 22:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!