Bu gece gökler ışık bulutu
yağmur yağmur yıldız damlıyor.
güzelliklere seni isterken
akıyor akıyor avuçlarıma üç yıldız,
üçüde sen kokuyor.
İlki gözlerin gibi
..
Yanlızlığın koynundan sıyrıl bir çığlık gibi.
Kendini çimlerin üstüne bırak sırt üstü.
Karanlık geceler yorganın olsun boşver:
Kimbilir:Kaç gece,kaç karanlık?
Sen koynunda yoksun diye sana küstü?
Ay:yıldızlar varken berrak bir gecede.
..
Hani akşamlar vardı
Hüzne batmış gece derinliklerinde
Güneş yalandan doğar gibiydi
Yol verip ateşlere
Dokunan her gün
Alev alev sürgün verirdi yüreğim
..
Ey gün batımından önce doğan yıldız
Seni unutmak mümkün mü?
Tövbeler olsun
Yeni doğacak güne güneşe yeminler olsun
Yakamoz eşliğinde yıldız yagmurunda,
Senle aşka bulanmak son isteğim olsun
Eğerki yalanım varsa burda
..
Doldursa da gökyüzünü sayısız yıldız
Güneşin yerini tutması imkansız.
..
SENI SEVDIĞIMI BIR GÜNEŞE ANLATTIM BIR DE YILDIZ LARA KISKANÇLIKTAN GECE GÜNDÜZ YANıYORLAR…….
MURAT AKTAŞ
..
bir güneş gibi doğan
ama
bir güneş gibi batmayan
bir yıldız gibi parlayan
ama
bir yıldız gibi sönmeyen
..
Bir olmayacak dilek, bir hayal! Biliyorum
Ne vakit yıldız kaysa, hep seni diliyorum.
..
Her gidişin bir kayıp,bir gidişin herşeyi kaybetmek olduğunu sende öğrenmiştim.Geceleri avuçlarımda çağlayan kızıl nehirler,bir de tuzlu suların değmesiyle her geçen gün biraz daha çözülüp giden o resmin kalmıştı geriye.Önce sen firar ettin yüreğimden peşine o koca İstanbul.İstanbul muydu seni firara sürükleyen yoksa sen miydin gittiğin yere İstanbul'u çağırıp götüren? Bir ben kaldım kendi içimde,her gece sorgulara çekilip işkenceler gören.İstanbul ise tek tek topladı kaldırımlarını,sana hediye etmek için tek tek paketleyip yanında götürdü baharlarını.Artık İstanbul'un yatağı boş,senin yatağın çoktan kaldırıldı hücremde,benimse bitmeyen sorgulanmalarım.Susmamın tek nedeniyse bu firarların nedenini hiç bilmeyişim.Bekledim bir gün geri döneceğin umuduyla ve o bir günler kayıp kayıp giderken inatla senelere devretmedim.Ben devretmedim saçımda beyazlar ve peşipeşine sorgulanmalar.Oysa bir tek sen ikna edebilirdin İstanbul'u bir tek sen getirebilirdin geriye.Şimdi İstanbul'un yatağını da kaldırıyorlar hücremden; içimde artık bir ben bir o koca avlu; ne bir güvercinin kanat sesi,ne bir bahar,bir tek gölgeme saklanıp sırtımdan vuran yalnızlık.Gelmedi İstanbul,bir güvercin göndermedi engin gökyüzünden,sakladı yıldızlarını bulutların ardına ve milyonlarca çiğtanesi düştü gözlerimden ama gelmedi İstanbul sen ellerinden sıkıca tutmuşken.Ve senin adını firar koydum,dudağımda bir kan lekesi ve milyonlarca kırık yıldız düştü gökyüzünden.İstanbul kayıp sen firarlarda...İstanbul hala aranıyor ama adını yalnızlığımı saklayan gölgem koydum ve her gece o yalnızlık işkence edip vurmakta sırtıma...
..
Bir yıldız geldi tepeme
Sanki beni arar gibi
Bakıp durdum gözlerine
Hasretimle sarar gibi
El uzatsam tutar mıyım
Tenime ten katar mıyım
..
Küçük çocuk başını kalıdırıp baktı gökyüzündeki yılıza
Ve başladı ağlamaya.
Yıldız ona dedi ki;
'Neden ağlıyorsun çocuğum?'
Çocuk yanıtladı yıldızı,
'O kadar uzaktasın ki,
Dokunamayacağım asla sana.'
..
Ve susar insan gibi
ençokta güz yada sonbaharda
efkarla bakardın.
Kaşlarını çattığın göklere
sana bir şimşek gönderirlerdi.
Tepesinden baktığımız adavapuru
karaya oturmuştuda
..
Zaman ki tesbihtir,omur bir nefes.
Yildiz boncuk boncuk,ay nur avize.
Ask derin bir ruya,sevda tatli ses.
Bir huzur akiyor kalplerimize.
Yildiz boncuk boncuk,ay nur avize.
Bakislar oksayis,ruzgarlar opus.
..
ne zaman;
semayı seyre dalsam,
gökyüzü yıldız,yıldız
gayr-i ihtiyâri;
dilek tutarım!
nedense;
tuttuğum yıldız/
..
Seni bulmak, seni görmek istedim.
Öyle aradım
Öyle aradım ki seni, bulamadım.
Deli divaneye döndüm.
Yüreğimin hasretine hayalini bastırdım.
Gökyüzüne, bulutlara çizdim resmini,
Yıldızlarla süsledim saçlarını,
..
AY DOĞACAK
--Kahverengi Deniz Gözlüye...!
Ardından ay doğacak. Gece şarkımızı söyleyecek rüzgarlara. Saçlarının karasında solacak ömrüm. Gözlerinin renginde kuruyacak bütün denizler. Dudağının her kıvrımında bir can yakacak tebessümün, sonra bir can alacak ellerde gülüşün, geceye ay doğacak ardından.
Yazılmamış-ama yenilmiş- bir ömür kalacak benden sana. Güller rüzgarın önünde nasıl titrerse, kimsesizliğimde öyle çıldıracağım. Her bir yaprak yere düştüğünde, saçından koptuğunda bir tek tel, sen o teli yere attığında, gözlerinden inciler aktığında, ben toprak olacağım. Avuçların yanacak sabaha karşı, gözlerinde belirsiz bir karanlık, umudu kurşuna dizdin sen gülüm. Karanlığı dize getiren benim oysa… Ardından yıldız kayacak, homurdanacak volkanlar yeryüzünde, bir depremdir kopacak, koyuverecek kahkahasını gündüz, gece “kahverengi deniz gözlerinde” ağlayacak, ben öldürülmüş şairlerin yurdunda toprak olacağım, ayaklarının altında. Kimse tenezzül etmezken suya hasret yanaklarıma, ağlayacağım.
Yusuf’un kuyusundayım şimdi, Züleyha’nın epey uzağında, kardeşlerim yurdumda kaldı, ben senin yokluğun üzre gurbet ellerde, sılam sensin ey yâr. Seni kaybettiğim ve aramaya kalktığım bu dünyada artık vakit gece. Ay doğacak birazdan sıradan bir hınca doğar gibi ardımca.
..
Zamanın kollarına emanettik biz
Hiç yüz vermedi biliyorum
Hunharca vurdu kıyılarımızı dalgalar
Yaşamak istedikçe aşındı kalbimiz
Ve bir vakit geçtiğimiz zamanda
Sana rastladım adını koyamadığım
Yaşamaya yemin içtiğim sevda
..
Şimdi akşam alacası çökmek üzere, ipini çekti çekecek
Kalbimde kalbin, coştukça coşuyorum.
Apansız bir vakitte gözlerine gülümsemek için,
Rüzgâra takılmış savrula savrula koşuyorum.
Gökyüzü mavisine hasret gözlerindeyim bir tanem
Sensiz akşamlarım başkalarında kalsın, istemem
..
Gönlümde gönlündeki ümitler yeşeriyor
Gecede ve gündüzde hep sen kesiliyorum
Yıldız yıldız şiirlerime sinen nefes senden esiyor
Sevda ağacımızın dalına teker teker yerleşiyor
O ağaçta çiçek çiçek açan ne
Hikâyemizden ötesi bahane
Birlikte dönülmez yollara düştük
..