İşte Osmaniye Bahçeden bir gül ki bahçedeki çiçeklere bedel
Bir güzel ki Allaha dua için eller uzansa göklere değer
Beyazlığı teslim bayrağı beyazlığında sanki havaya der eller
Onu görmeden geçen günler harmanlanmış sanki hebaya gider
Yıllar sonra ona rastlayıp görmek bir kısmet bir tesadüf oldu
..
Çiçek çiçek baharlarla gel,gül kokulu sevdalar ile sula kıraç yüreğimi.
Bulanık su misali akıp gider hayat,ancak çağlayanlarda durulur,sen önümde çağlayan ol,hep berrak kalsın sevdamız.
Hiç düşünme,sensiz geçen ömrümü yok saydım.
Ben dünyaya senle doğan ufuklarda,yeniden uyandım.
Her gece,koynumda besledim karanlığı,sen girdin gülümseyen düşlerle odama,ben o karaları,aydınlığa sattım.
Yıldız yıldız şimdi gecelerim,mehtaba yazdım adını.
Zehir olsan çekerim sineme bozmam sevdanın tadını...
..
tut ki gecedir;
Ay çıkacak.
söyle sevdiğim
Ay’ı;
gökyüzünde
kim tutacak?
..
Aynalar bir nankör kedi
Onda renk renk hatırlar
Şuralarda bir yerdeydi
Çocukluğundan bir bahar
Başım annemin dizinde
Sonsuz sevgi denizinde
..
Yıldızlar kayıyor gökyüzünden
Pırıl pırıl yıldızlar
Dilek tutarmış insan
Gökten yıldız kayarken
Kaç dileğim olmalı benim
O, sonsuz gökyüzünden
Kaç dilek tutmalıyım
..
Gitmeyi bilmek
Sırası gelince..Şairinde dediği gibi
“ Güzelliğini yitiren birşeyi..gülümsüyerek uğurlamak gerek”
Sevgili dostlar yaklaşık bir yıldır Antoloji’ye 784 yazımla katkıda bulunmaya çalıştım..(Bu yazdıklarımın çoğu Doğaçlama yazılıp anında yayınlananlardır) İmla hataları ve kompozisyon bozuklukları olduğunu bildiğim halde..sırf profesyonelliği sevmediğim için çoğuna dokunmadım..içinde buunduğum o hallerin okuyucu tarafından sezilmesi adına rütuş yapmadım..Ayrıca bir çok dostu gercek hayatta gördüm ve tanıştım sohbetlerim paylaşımlarım oldu..ilgi ve alakalarını sağolsunlar hiç esirgemediler..Sitede son olan olaylardan sonra içimdeki huzuru yitirdim..Bu yüzden Bu sitede artık yazmayacağımı belirtmek için tekrar huzurunuzdayım..Şiirlerinizi şiir delisi olarak takip edeceğim..Yorum yazmayı bilmem fakat yorum kısımlarına bir merhabamızı eklemek için uğrayacağım..Yazdıklarım kalacak ve silinmeyecek..İçimi susturmanın yolu yok bunu bildiğim için artık daha az yazıp başka sitelerde yayınlayacağım..bunu yaparken adı sanı duyulmamış ya da yeterli katkı alamayan..profesyonelliği olmayan sitelere yöneleceğim..Umut..gülümseme.. barış ve hoşgörü.. İçiniz ve yüreğinizden eksik olmasın dileklerimle..
..
Yıldız şiirim Gül için
Güle yazılmışsın
Yıldızsın şiirim
Şiirim yıldız şiir
Gülü gizlemedim hiç
..
Bak yıldız kaydı
Önce parladı
Göz kırptı
Seviyorum dedi
Güven bana dedi
Sana yar olurum
Yoldaş olurum dedi
..
yıldız gözlüm şarkılar aynıydı
yüreğimdi bu zamansız acıya yakalanan
boğazı geçtim dalgalı günlerde
gurbetlerde türkülere uzak bir tutkuyla yaşadım
sen bu toprak kokmayan bu yamurları bilmezsin
korkmayı
..
Dimdik yokuşlarımız, keskin virajlarımız ile en büyük sevdamız taş çeşmelerimiz baştanbaşa yıkılıvermiş. Köy yollarımızda mola verdiğimiz oturak muhabbet taşlarımız da kalmamış. Kırılıp dökülmüş, ezilmiş parçalanmış ya da yerin dibine geçirilmiş. Sonra da her bir parçası derin mezarlara gömülüvermiş... Vah köyümün sülüklü taş çeşmelerine vah!
Karadeniz fıkralarının doğduğu oturak taşlarımız yok artık. Bundan böyle Temel Reis ile Fadimeler olmayacak; Dursunlar, İdrisler, Niyaziler de hiç konuşulmayacak; öylesine tatlı, buz gibi suları kana kana içemeyecek; bir yudum suyu şerbet diye ağzımıza alamayacak ve en muhteşem yemek niyetine yalandan yere çiğneyip yutamayacaktık. Sonra da dişlerimizdeki hayali et parçacıklarını ottan bir kürdanla temizleyemeyecektik. İşte, coğrafyamızın bin bir çeşit yeşillikleri ve kuru otları ile sülüklü taş çeşmelerimiz böylesine yerle bir edilivermiş...
Muhabbet oturak taşlarımızda bir daha mola veremeyecektik. Karşı köyleri ile dimdik dağların zirvelerini bundan böyle seyredemeyecektik ve kendimizi ufukların derinliklerinde bulamayacaktık hiç; çok büyük umutlara ya da dağ gibi hayallere sürüklenemeyecektik artık…
Oturak muhabbet taşlarımız paramparça edilmiş, yerin dibine geçirilmiş... Çocukluk arkadaşlarımızla bir mola sırası ve en derin muhabbetlerimiz sonrası binlerce kez kahkahalar atamayacaktık artık… Gece zifir karanlığında, en büyük sevdalarımız sülüklü taş çeşmelerimizin hemen yanı başında, parmaklarımızla gezegenlerin yıldızlarını sayamayacaktık; sonra da koparamayacaktık birer birer hepsini birden… Binlerce yıldızın karanlıklar içerisinden jet hızıyla inişlerini, içimizi ısıtışlarını ve köyümüzün buz kalıplarını söküşlerini, bir de aşk fısıldayarak düşüşleri ile sevgililerimizin evinin çatısına birer birer çakılışlarını da seyredemeyecektik çocukluk arkadaşlarımızla bir daha… Sonra da yerlere serpilen yıldız parçacıklarını birer birer çiğneyip çocukluk arkadaşlarımla üzerlerinde el ele horonlar oynayamayacaktık çıplak ayaklarımızla bir daha…
Sıradağlarımızın zirvelerinde yıldız yağmurları artık hiç olamayacaktı… Kapkaranlık gecelerimiz bizleri uzayın derinliklerine gönderemeyecekti ya da parmaklarımızla koparamayacaktık gecenin tüm yıldızlarını…
Hiç olmayacaktı artık dağlık coğrafyamızın zifir karanlıkları da… Tek bir yıldızın hasretiyle yanıp tutuşacaktı çocukluk aşklarımız; gece uyurken derin hülyalara dalamayacaklardı ama bizlerden hep yıldız yağmuru bekleyeceklerdi. Upuzun saçlarında tek bir yıldız taneciği bile bulamayacaktı çocukluk aşklarımız. Saklayamayacaklardı bizleri de gecenin yıldızlarıyla birlikte içlerinin en derinliklerinde. Üstelik minnacık ve sıcacık göğüslerinde bir tek yıldızın hayali dahi olmayacaktı böylece. Çocukluk sevgililerimize de bundan böyle elveda diyecektik ya da en büyük sevdalarımız taş çeşmelerimiz gibi ağzını burnunu dağıtacak veyahut ta kara toprağa diri diri gömüverecektik köyümüzün güzellerini de…
Böylece geçmişimizden geriye her ne değer kaldıysa el Fatiha; hoşça kal muhteşem köyümüz ya da elveda en büyük sevdamız sülüklü taş çeşmelerimiz diyecektik. Sonra da merhaba iki gözümüz; hoş geldin yıldızları olmayan yapay gecelerimiz diye öylesine fısıldayacaktık gökyüzünün maviliklerine…
..
Bende amansız hastalıksın, göstermedim direnç
Biliyorum çok dengesizim, hallerimde gülünç
Bil bakalım, bu gece ne oldu peki?
Bir anda tek başına kalmış, terkedilmiş bir genç
Hırsından tırnağını yedi, yemininden caydı
Güneyde gökyüzü siyahtı, sarı yıldız kaydı
..
göğü koklayıp
kuruyorum en amansız düşümü:
doğanın baharı misali umudun rüzgarı olmak
yıldız tozları serpiyorum kör karanlığa
tükenmiş heyecanlar diyarına
..
Bir kıvılcım düşsün yüreğime yıldız yıldız,
Sarsın beni yelkovanlar.
Hasret düşsün bahtıma.
Mavi serinliği tadayım doya doya.
Ellerim hüznünü içsin serinliğin
Ben benden geçeyim, o gelsin
Kurulsun bir şah gibi gönül tahtıma.
..
Bir kus olup ucmak isterdim.bilinmeyen diyarlara.o okyanuslari asip kilometrelerce uzaklara.ve bir yildiz misali karanliklari aydinlatmaya.oysa hepsi hayal koskoca bir hic.mesafeler Ve mesafeler...
..
İncidir nur gibi parlar yüzleri
Baldan da tatlıdır dilde sözleri
Bakanları aşık eder gözleri
Gökyüzünde yıldız yerde gül Eslem
Gölgesinde yatsam servidir boyu
Elinden su içsem Kevser’dir suyu
..
Mutluluk ormanının derinliklerinde, huzur ve mutlu isimli iki yol ayırımının kesiştiği noktada, yedi kandili içinde taşıyan, cezve şeklinde yıldız kümesi varmış. Bu yıldız kümesi tüm canlı ve cansız varlıkları farkındalığa ulaştırırmış. En çok değer verdiği ise sonbahar da bağbozumu yaşadığında topladığı yıldız değerleri yaprak sepetinin içine yerleştirmekmiş. Yerleştirme sebebi ise katkı sağlamakmış. Yeşil kelebek yardımsever ve paylaşımcıymış.
Yeşil kelebek farkındalık için seyahatteymiş. Kozasından çıktıktan sonra, değişim ve gelişimini tamamlayabilmek için, fedakarlıkta bulunmuş, özverili davranmış. Birliktelik için uzak diyarlara da gidebiliyormuş. Fakat elinde kalan hep sıfır rakamıymış.
Mavi Kelebeğin misyonu değişimci düşünüş tarzı ile canlıları özgürleştirirmiş. Her özgürleşene küçük sözler ile ay dede hediye edermiş.
Sarı Kelebeğin misyonu ise gülümsetmekten yanaymış. Her türlü renkte, şekilde kare, daire, dikdörtgen, üçgen gibi bakış açısı gözlükler takarmış.
..
Her Yıldız kayışında
Tuttuğun birşey varsa
Derler ki gerçek olur
Kayan Yıldızdan sonra
Her Yıldız kayışında
İstedim seni daima
..
Başımı göğsüne yaslayıp kalsam saatlerce
Gözlerimi kapatıp kokunu çeksem içime
Ellerim kenetlense sımsıkı ellerine
Doyar mıyım aşkına? Kanar mıyım sevgine?
Beklerken seni bir kuş çırpınır kalbimde
Bir büyülü ışık saçılır farkedilir gözlerimde
..
bugün akşam vakti
seni düşündüm yalnız
aradım köşe bucak
elimde bir demet
yıldız topladım sana
seni bana yazdım
..
ESER YILDIZ
Ezberimdesin her halinde
Seni unutmam ne mümkün ola ki
Ellerinin sıcaklığını taşıyorken yüreğimde.
Ruhuma kelepçe vurduran sen.
..