Yazının Şerefi Şiiri - Habibe Merih Atalay

Habibe Merih Atalay
519

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Yazının Şerefi

İnsanın, yazı, karnını doyurmaz
Tenini ısıtmaz terini silmezmiş...

Serinletmez yıkamaz yuğmaz
Gazını çıkarıp bezini değiştirip pışpışlamaz..

Kuşandırıp kelebekler gibi gezindirip
Tozundurmazmış...

Kendine örtülü vaziyetlerden zaferler
Kaydetme gayesiyle döşenmekte oluşunu
Bir an fark eden -yazı- silkinip
Ne yapar eder, sordurturmuş
Kendinden ne beklenildiğini
Hapsolmuş yazanın parmaklıkları
Arasında buzdan bir zeminde zoraki
Paten yaptırıyorcasına cızıktıran
Kalemin kulağına fısıldarmış

-Bu yine ne istiyor benden ya?
-Galiba şu son savaşa artık bir son vermeni.
-Hadi yaa!

Yazı'dan hiç beklenilmeyecek ya da
En son beklenilebilir hareketmiş bu tabii

-Savaşa son vermek mi, ya, nasıl yani
Ben mi yapacağım bunu şimdi?
-Yok bide ben yapacağım!
Tabii ki de sen yapacan!
-Onca işimin arasında?
-Ne işin varmış ki senin,
Oturup duruyorsun oturduğun yerde.
-Hem ben mi başlattım ki ben bitireyim!
Kim başlattıysa onlar bitirsin.
-Hay allah ya, sen de ne inatçı çıktın
Be kardeşim.
-Hay allah mayallah, benle savaş
Sonlandırılacak olaydı, çoktan olay olurdu,
Bilirdim her halde, bunca kültürel faaliyetlerim
Arasında bir tanecik bildirim, tek
Bir örnek bile yok.
-Gensorun?
-Oo, olmaz mı, var tabi, sürüyle hem de.
Ama boş işler.
-Yahu, koskoca felsefe defterleri tarihi sırf
Savaş ve barıştan ibaret, sen ne diyosun
Hem de senin aracılığınla.
-Ah! Yok artık daha neler canım, sen yanlış Hatırlıyorsundur, hem nerden biliyorsun
Hiç okudun mu ki?
-Benim icadım İ.S. VI. yüz yıl, be yavrum
Sen kime ne soruyorsun, kaçar mı benden?
-Hatırlar gibiyim sanki bir dönemdeydi
Ben-Sen birleşmesi miydi o, hani, o mu?
-Ich-du-Einigung! Ama bu istiyor ki bu kez
Kesintisiz salt bir barış olsunmuş.
-Yapma ya! Olabilir mi öyle bir şey,
Boş emeller bunlar, boş!
-Olmasın varsın, o öyle yazılsın istiyor işte
Bundan sonraki tarih kitaplarında.. Ve..
Huzur içinde mutlu mesut yaşamışlardır...
The End diye bitmen lazım senin de artık
-Yok yaa! Deli mi ne!

Oysa yazı ile ancak yine yazı cihazıyla şu bitmek
Bilmeyen didişmeli diyaloglar ve yine taraflarca,
Yine tek yanlı sonlandırılabilinirmiş,..
O halde.. Bırakırım ben bu kalemi,

-Bırak bırak bırak!

Kapatırım sayfayı,..

-Aman aman aman,
-Kapat kapat kapat!

Olur biteerr! Ne uğraşcam ya!

-Oh! Oldu vallahi, bıraktı.
-Hadi iyisin sıyırdın yine bu kez de paçayı.
-Sen de ipin ucundaydın ama
-Hımm.. Bitti mi acaba gerçekten!?

Eğer ciddi, diğer, savaşımımızdan
Bahsedeceksem,

-Allah!
-Yine geliyoo

Ki benim yazım...
Diyorum ya Descartes ağzıyla
İdea a me ipso factae (lâ.) yani,
'Benim yaptığım' ile açları bigüzel
Doyurmaktan başlasın önce işe.

-Aah!
-Aklını yitirmiş bu gerçekten!

Mesela, üşüyeni ısıtsın, terini silsin
İşçimin; yananı görsün, serinletsin

-İsteyeni de gezdirsin mi mesela,
-Dileyeni yıllık tatile çıkartayım istersen.
-Ha ya, yorulanı dinlendir.
-Sıkılanı eğlendireyim mesela. Değil mi?

Evet ya, aynen!

-Hay ben, dilimi eşşek arıları sokaymış! Tüh!
-Niye, gayette kolay gidiyordu.

Öfkeli'yi, paspamuk prensesler gibi
Yumuşatsınmış, dürtüklesinmiş masaldan
İçi geçeni, dikiltsinmiş. Bozuk moralleri
Düzeltip bir tertip, umutlandırsınmış...

Küskünü barıştırsın, mutsuzu mutlandırsın
Her daim mutlulara da, kendini sorgulatsınmış
Acep neye borçluyum bu mutluluğumu?
Bitimsiz iç huzurumun kaynağını ne?, diye
Bir parça düşün-dürtsün, bizahmet pay
Verdirsinmiş, paylamak yerine fakiri...

Fukaraya hisselerinden bigıdımcık da olsa
Dağıttırsınmış hiç değilse, mesela...

-Ya, ya.. ne güzel, pek güzel olurmuşum be..
-Çok romantik, evet ya, bir şeyler yap
Artık sen de öyle durma.

Durdurmasınmış dilini, öyle elikolu bağlı
Basiretsiz oturmasınmış işte, oturtmasınmış
Şu kalemi de, kaldırıp ayağa şöyle
Bidikiltsin... O da bidikelsinmiş..,

-Evet yaa, ne romantik musiki, bana bu dansı
Lütfeder misin muhterem? Çaktırmada,
Birlikte bir şeyler yapmış olalım hiç değilse,
Sen de boş görünme!

Şöyle bir titretsin kalan tüylerini hele, kabartsın
Kendine gelsin, yürüsün, açılsın pençeleri
Varsın girsin çıksın zihinlerden sihinlere
Konulup kurulsunlarmış bi tas, bitas daha
Derken tıkabasa doyulsunmuş..

Sayelerinde doğursunmuş bacılar nice babaları
Nice nice canları, topluca, Adem-i gururlulara
Vesile tepelerimizi mümkünse inim inim
İnletsinlermiş, mübarekler...

Herkesimden ihtiyaca ilticaya olanak kılınsınmış
O ses Türkiye'de olmayı, hatta bu da onun
Asli görevi olsunmuş..

Yapamıyorsa da... olmadı, ikram etsinmiş
Nabza göre şerbetleri işte hiç değilse!

-If i'm your city! Google'dan teşviklerle
-Ben, etmiyorum kabul, yapamıyor'sanı,
Bak yap lütfen, ne güne duruyorsun,
Yapabilirsin, sırtına mı yapışır, yap,
Hadi, yapıver de gitsin bu başımızda
Zebellah gibi duran

-Asıl sen yapıver!
-İyi be! Nasıl olmak gerek ki, yapayım?
-Bilmem ben oranı buranı, estetikçi miyim,
Nerden bileyim nasıl olman gerektiğini?!
-O zaman bari biri bir ihtiyaç listesi gönderiversin
Öneriversin de, kısa yoldan, ona göre dizileyim
-Olur. Hiç fark etmez. İster dizil ister şerit halinde
Sayfalarca seril, naparsan yap, yap! Ha, ben de
Bakar, sana göre cızıkırım; artık hangi tipte
Görünmeyi istersen, majuscule mü
Minuscule mü mesela,..
-Bakar veririz listeyi biz de ya, orası kolay yani.
-Nasıl olacak..
-Hımm, dur şimdi, bekleyelim
Birazdan yine vazgeçer belki.

-Beklerken de konuyu dağıtalım mı biraz
Vakit geçer hem.
-Nasıl.. ha, olmam gerek ki.. ki yazılayım?
-Arkadaşım, şu reklamları yazan, nasıl olmuş?
-Anasının karnında
-Tamam işte, aç karnını bak,
Karnı aç olana -karnını nasıl
Doyurabileceğinin bonusunu ver yolla.
-Öyle ya, yemeksepethanelerine yönlendireyim! Mesela!
-Hah hah haa! Ne komiksin!
-Ya sen, ya sen, deyme talk şowcuyu aç bırakırsın!
-Ya hoo, zihnini kullanmasını -doğru dürüst-
Kullanmasını sağlayaydın ya bari, bu yeterdi ona.
-Evet ya haklısın, keşke, yetebilseydi...
-Bence de...
-De.. Nasıl olmalıydım ki sağlansın?
-Gücümüz, işte ortada: M.Ü.G.
-Muhabbet Üretim Gücü
-Evet. Azımsama kendini hiç.
-Emek gücüm bu evet çok narin yapılı bir..
-Gencim de diyemiyorsun tabii, sen de haklısın,
Doğuş secerene bakılırsa... Gitti giden!
-Güçlüyüm hâlâ canım biyere gittiğim yok
Güçlü olmasına da...
-Çııt! Ah! Kırıldım!
-Niyeyse sen de pek bikırılgan çıktın
-Senin yüzünden! Beni streslendiriyorsun.
-Anlaşılan fazla baskıya gelemiyor patentin
Be kalemcağızım
-Yeterince zırhlı bir araç değil doğru
Kurşun patenti işte, kuruşun pateni
Lira bile değil, kuruş! Nerde Dolarlar,
Eurolar.. nerde Kuruş..
-Lira!? Eh, herkesin bir kusuru olur,
Kimse mükemmel değil,
Hem gayette anatomik bence
-Pek atomik değil ama,
-A, bakıyorum da sana, hımm, yakışa da bilir
Şöyle afilli bir zırh, hi? Ne dersin?
Zırhlandırılım mı seni biyol?
-Valla mı? ..landırabilir misin acaba?
-Sistemin ek modüllere uyumlu mudur?
-Ööyle olmalı...
-Ki zekice olman bi yana
Yanı sıra modaya da uygun olucan
-Tabii
-Sanatsal bir açılımla da kendini
Hemen ellere vermemelisin ama...
-Hiç.. Olur mu, katiyen!
-Hiiiç, şeffaflıkla ve..
-Vebe bi o kadar da geçirmezlikle kuşaklanırsam!
-Oo! Uçan Kalem olursun valla!
Tutamayız da artık seni. Kayaaar gidersun...
-Yıldızlara... mı?
-Artık.. nerelere bilemem
-Olur, olur tabii de o zaman kim tutacak ki beni?
Yine buncağiz mı? Hem şu Dolarlar'la Euro'lar
Dolanır dururlar artık uçlarıma... Kapattırıp
Pistlerimi durdururlar uçuş danslarımı
-En zeki ve uzun ömürlü varlık nedir, onu takip
Ve taklit etmelisin belki, o ilk, hani
Bir zamanlardaki gibi...
-Altın'ı mı diyosun?
-Hayır canım, ne alaka!
-Gümüş!.
-Hayır, nesilleri diyorum, asırlardır en verimli
Üretim aletleri çocukları, tez canlıdırlar ya hani
Hep önde koşarlar, girişime gelişime kolay
Ve hızlıca adaptedirler, genellikle de en güncele
Ukalaca balıklama dalıverirler...
-Dur bi dakka!

Bir zamanlar Karl Marx adında biri
Yaşarmış... "Bir sosyo-ekonomik çağı
bir başka sosyo-ekonomik çağdan
ayıran ne üretildiğinden çok,
nasıl üretildiğidir" demişmiş...

Bir yel değirmeni; kendisine uygun düşen
Bir sosyo-ekonomik düzeni
Bir elektrikli makine, gene uygun düşen
Bir başka sosyal-ekonomik düzeni gerektirirmiş

Yapay zeka da yine pat! önüne düşüveren
Kendine uyan, bir başka düzeni dayatırmış:
Sosyo-pat-etik-ekono-komik düzeni yani..

-Ne diyo bu yaa!
-Zırvalıyo işte, yine atıyo işkembeden
-Dikkatimizi çekmeye çalıyor galiba
-Boş ver aldırma

Günümüzde de artık hangi aletlerle
Üretiyorsak öylesine, o sosyo-patolojik-
Ekonomik düzende sayılırmışız ve uyum
-uyuşum- işte en önemli kelimemizmiş.

Hey, siz, arka sokaktaki birbiriyle iyi geçinenler,
Gelişmiş cihazlara ayak diremek niye?

-Biz ayak diremiyoruz ki, tersine
-Uyum uyuşum derken, bilemedim ki yani şimdi,
-Belki de biz üretmiyoruzdur
-Hem beni sağan bir el vardır, doğrusu bu gibi
Gelmiyor bana pek ama . .
-Bana da, hımm, beni sardırtıp bana
Sağdırtıyorlar, anacım!

İşte, bu kuşak olmasa bir başka kuşak
Olacak, olanlar da olacakmış yine
Şu ya da bu yayınevci falan filan,
Sizi sağan sağana artık ondan sonrası
Hepsi sahanlarda...

-Yumurta kırarız ortasına, bide sucuk,
-Bide pastırma! Uuuu!
-Bandırma'ya bir iki, bandırmaa!

Hee, hoşunuza gitti bakıyorum da
Kendi elinizle yüreğinizi
Memdiriyormuşsunuz ya siz, pü!
Yazıklar olsun verdiğim emeklere!

-A aa!
-Tabii ki onlar da bize mem'siyorlar...
-Biz bizeymişiz işte ya, başka kim olacakmış,
Yabancı yokmuş ki artık aramızda
-Sekiz milyar yüz altmış milyoncuk
Kabarcıkmışız şunun şurasında, ne ki

O halde..
Seçim meçim söz konusu değilmişdir sizinçin
Her nereye giderseniz, girerseniz sığındırmış
Sağın'dırmış olacakmışsınız sahibesini arayan
Nokta İnek gibi...

İçini boşaltmak gibiymiş çekincemelerinin
Şu zihni boşaltmakları -çünkü- gerçek
Bir üretim biçimi içinde, değillermiş...

-Gerçek üretim de neydi ya, dolma
Doldurma mıydı, dondurma mıydı?
-Algetir, verbigötür müydü? Unuttuk gittik

Zihinlerden geçenlerin yazı-ya dökülmeleri ile
Gerçekleşen, gerçekten gerçek bir üretim
Yapmış olunmuyorsa, defterimi dürüp
Büküp yakıp imha,..

-Dur dur dur!
-Burnundan derin bir nefes al hemen!
-Şişşş! Yavaşça bırak...

Pekâlâ...
Mümkün..

Tasarım falan, plân filan, uygulama, şu, bu
Ortaya çıkan bir ürün yokmuş ki zati, kat-i
Hiçbir şey düşünülmemiş oluverirmiş...
Ne var? Ne bakıyorsunuz?

-Sağaltım var.
-Yok mu yoksa?!

Ha.

-Kendi kendini sağaltım aracı olarak
Kullanılmış bir üretim aracı var

Hım.
Doğru, sağaltım... mağaltım...

Kendimizi sağaltma mağaltmamızın gayet
Önemli katkıları varmış bünyesel elbette,
Şuracıktaki şuncacık kazanım yine sağlık
Oluyormuş...

-Oldu işte
-Gayette güzel

Sağlık olsun! Artık napalım.
Olan sağlığımızı da kaybetmektense...
Kaybedilmiş sağlığımızı kazanmış olduk
Hiç olmazsa

Bir açıdan benim sağlığım,
Diğer bir açıdan topluluğumun da,

-Huzurum huzurunuzdur huzurunuzda!

Ya da...

-Mutluluğunuz mutluluğumdur, huzurlarınızda!

Huzursuzluğunuzda da
Yine huzurunuzda
Mutsuzluğum
Olacak -şöyle içi full narkotik dolu
Upuzun bir -tır gibi...

-Bravo! Bravo!
-Ne betim ama!

Gelişimi buna ve işte bunlara bağlıymış
Demek ki.. Ne hazin bir son...
Benim için de hepsi bundan ibaretmiş..

-Hay Allah!
-Öyle deme ama.. diyecek başka da
Bir şey yok sanki
-Bir sağaltım merkezi, aynı zamanda da
Duygulanım depolama merkezi var işte elinde
Daha ne olsun!
-Doğru. Haklısın.

Asıl, bu merkez imha olursa, bugüne kadar
Hiçbir şey düşünülmemiş gibi oluverecekmiş

-Aaa, aynen!
-Yoo! Yapamazlar!

Kafası gidip gidip geliyormuş bu yüzden habire,
Sarkaç gibi yalpalıyormuş zihni işte, iyice
Benimsediği ne yalpak bir zihin yapısı varmış
Bende de diyormuşum...

Dalgaların ve rüzgarın etkisiyle gemim
Bir sancağa bir iskeleye, yatıp kalkıyor
Kalkıp yatıyor, ha düştü ha düşecek gibi
Bak ama var olan dengem bozula da bilirmiş
Böyle, bir sola bir sağa bir sola... derken..

-Eh!
-Bozma dengeni.

Evet, zihin! Eşim de işim de budur diyormuşum

-İznimle!!
-İznimizle!

Onu yalpalatmak bulandırmakmış işim artık
Sonra bekleyip dibe çökmelerini o zihnimi
Bulandırıp yalpalandıranların, izlemekmiş, işim

Sonra sonra tekrardan aynı sondaj aleti gibi
Dalarmış yine kalem şu zihne tornacı gibi
Oymakmış işim: Ne varmış bu zihinde de bre!
Bebemi açbiilaç bu işe koşan?

-Amanın, kıyamam!
-Rafineriyi solladı mübarek.

Bu mental metal ocağımızdan
Her gün kürek kürek çıkan bu italik tozlar
Düşün tozları -düşün-; düşüp düşen
Düşünceler mücevheratlaşıp
Tek Taş'labilir mi.. diye bakar bakar

Evet, alayımızın en gayretkeş olayı
Buymuş gayri; meselemiz de bu,
Hu huuu!'lu eller, parmak pozda, zihni oyup
Kazıp, çıkanları en doğal hakkımız
Mücevhere dönüştürebiliyor muyuz..
Diye bakınıyormuşuz, şu değerli ya da
Bu değil, değerlendiriyormuşuz, çiçek
Tarhlarımız, Meyve ağaçlarımız vs
Bizden oldukları sürece,
Bu sürece değermiş yine de...

Baş kasına o kadar da değerli gelmese de
Gelmeyiversinmiş artık, duruyormuş
e-peki.com, son kararın ayrım noktasında:
"Işıltı her kadının hakkı"
"Kıymetini bilenlere!" ta taam!

Tamam tamam! Yeter! Kestik!
Baş kasımın zihnini aydınlatamıyor bu
Hun oğlu hunlar işte!

-Çünkü o kadar da ışıltılı, değiller mi?
-Evet belki.

-Belki de tersine
-Baş kasının ışıltısını çalıyordurlar!
-Bu da mümkün.

-Okuyanın içi kararıyor
-Olabilir
-Zihni bulanıyor
-Olabilir,
-Onların da yalpalamalarına neden oluyor
-Olabilir
-Belki, gemisine gizlice bindilerse demek,
Merak edip,
-Doğru, olabilir.

Sar kaç sar kaç sarkaç
Budanıyor da olabilirlermiş tabii ara ara
Nasıl da bir etki uyandırıyorsak artık
Sessizliğe bürünüyorlarmış, tıss..
Çıkmıyormuş işte...

Şamar oğlanına dönmüş de olabilirlermiş
Bi sol bi sağ bi çene kroşeylen tabii
Rindlerin köşesine kıstırılıp.. kıstırılıp

Bu, kendi etkisiyle kurulmamış bir düzene
Burnunu sokmak... olmuyormuymuş?
Aa, oluyor gibiymiş sanki
Ama buna tâbî olmamalıymışlar, hayır
Hayır, hayır tabii ki işi bu değilmiş
Şairliğin şiirsel vazifesi -bilgi-
Görevi, top sektirtmekmiş, asıl

Ama o da değil. Geri sardırıyormuşum
Şutumu, görünmez sahalardan tavlayıp
Çevirtip evirtip koşturtuyormuşum kâr
Topluluğumu bir tur daha, ilineksel maç
Kurmaya taç atışı tadına yapılan bir
Eylem eğilmiş ki bu kadınlığıma
Eğlencemin tek farkı, buyurulmuşmuş
Birbirine zincirli odensizlikler...

Fark edilmeye çalışmadan
Çalıştığımızdan fark edilmeme
Nedeniyle de bu top birazdan
File ağlarda! yine değilmiş

Bağlantı kurmaya çalışmadığımızdan
Çağımızla, çağının diğer değerlileriyle
Zaten itkisel gelişmeye çelişkisel...
Kimileri..., kolayca daha faizlisine
...döndürülüveriyormuş..

Bu enle bu boyla bu elle bu kulakla
Bu senle bu benle olabilir en rahat
Ay seviyesinde gibi böyle edilgen
Durup duruyor Güneş olamıyor
Olmak da istemiyormuşum ki
İşte sağaltım aracının en bariz faydası:

Kendimi teskin etmesini öğretmiştiler...

-Ah, ya!
-Bak şimdi, gözlerim doldu..

Bu da, şu son savaşı sona erdirmekten
Daha bile zormuştur aslında..

-Senin gözün ne zaman oldu be..
-Lafın gelişi canım, duygulaşım yaptım

-Ve o zaman, asıl şimdi
Başlıyoruzdur belki de işe,
-Temellerini attık sayılırız, nasıl ama!
-Surprizli tabii yine
-He ya, oldum olası, huyun kurumasın emi!
-Sen de çok yaşa.

Uğraşınıza sağlık, olmuştur
Birdir bir Sayın Emel'cesine

Hani bir kontak açma hali varmış ya aracımızda
Hani bu kalem varmış ya elinde bulunan onla
Zihnimizle elimiz aracılığıyla boşlukla kurulan
Boşluktan üreyen bir şeyler de olabilirmiş
Gibi gelen tabii, aktif, duruma bakılacak olursa,
Püraktif, taşınıyormuşuz var olmamış
İstasyonumuz Ay'ın o arka yüzüne...
Haydi gazla!

-Hangi gazla?
-OSD! “ON Screen Display”

Bir kişisel on yedinci yılımızda da hâlâ
Karşılıksız bir aşkmış bu karasal sevda,
Bu platomuzu cin toniksel seviyormuş gibi
Uzaktan uzağa kementli kenelerimizi de..

Onlar da etlenip, kanlanmış canlanmışmış
Bu aralar ve hep aynı yüzü dönükmüş
Onlara da, yüzünün sol yarısıyla Sol kulağıyla..
Soldan soldan... Sol! Sol! Sol sol sol!

-Trump! Trump!
-Trump Trump Trump!

Hep böyle, kurbansız, şekersiz, kolonyasız
Tatlısız, mabelsiz, sadece düşünsek, istiyormuş
Böyle birlikte düşmeden seksek oynayanlar da
Olabilirmiş etrafımızda, kendi ritimleriyle de
Çarpışamayan gezegenleri oynasalarmış
La Luna parkımızda..

"Tek yoldan elde edilmesi mümkün şeyi birçok
yoldan elde etmeye çalışmak gereksiz" ipse dixit

-Aklını kullanmaya çalışıyor yine bak,
-Muhakkak. Bir aklı olduğunu düşünürsek,
-Bence de bir aklı var aslında ne çok ne az
-Azçok kaslı bir aklı var ve ağır siklet
-Ortalamadır diyelim ağırlığına bakılırsa
Şu yumrukların, hafif siklet
-Belki ortalamanın bitık üstüdür kim bilir,
-Yok, ortalama sekiz ise bir tık tık altı belki de,
-Bilemiyorum
-Nereye vardıracak bu nacak?
-Gidecek bakalım bu böyle,

Böyle böyle... Bir ahkam kesme durumu
Varmış gibi gelirmiş zaman zaman,

-Amaaan da aman,
-Nur topu gibi!

Çekinmeden kesin yargılarda bulunuyor
Emirlermiş buyruklarmış kanunlarmış
Hükümlermiş kiplermiş...

-Ki, kim iplermiş
-Aynen öyle,

Yıldızlardan ve başka görüntülerden çıkarılan Yorumlarmış, göbeklitepeler, sütunlarmış
Taşlaşmışa aldırmadan, düşünce bastonuna
Dayanaraktan, kendi anlayışına göre,
Bir takım son uç lar sondajlıyor,
Çıkın yapıp bandajlıyormuş,
Muş...muş... Muş ...

-Hep yaptığımız şey.
-Takıldı.

Nedense kimse bir şey söyleyemiyor.. muş
Gıklarını çıkaramıyormuş kimse,
Okuyorlarsa da işte oluyorlarmış
Böyle sus pus,

-Şu öğüttüğü aah gamlarını,
Tutunu tutunu divanlara
Taytay yaptırı verince.. demek

-Kimden alıyorsaymış artık ücretsiz cüretini
-Belki de sahibesin'denmiştir yine...

-Kendinin değil ya ne de olsa
Kendini saman çöpü olarak akışına
Bırakışı olmuşmuş bir on sekiz ay kadar...

'Samimi bir inançla' diyordu sözlük,

-Ya, ya, ne kadar da samimiymiş inançsızlığında

-Kendinin değilse bile illa ki birine ait işte
-Ya da birilerine...
-Biçoklarına belki de

Bir çokluğa, o kadar çokluk ki
Hepsinin ortak bir dili de yokmuş
Pek çok dillilermiş de maaşallah!

-O' sen olmayacaktın da ya kim olacaktı?
A kıllı, a akıllı akıl, mübarek tüüy!

Fikirlerinin ne kadarı kendine ait
Ne kadarı o çokluğun
Çocukluğunun o çoklukları
İçinden bir parmak sıyrılıyormuş
Nasıl bir cüret-i cehalet-i cesaret
Kuşanmışmış da...
İnanamayarak...

İzliyormuş sadece
Dinliyor
Okuyor ve
Üflüyormuş...

Evet, düşünmeye çalışıyormuş bir aklı olduğunu
Hâlâ inanamayarak bu düşündürmek de onun İrrastlantısal klavyesinden düşen tuşla
Rastlantının söylevine sırt veriyormuş tık tık...

Öyle böyle olması gerekiyormuş demek olan
Şimdilik varılan anlayışlı alımlı anlama haliyle
Böyle olma-malıydı-ya geçiş için asmalardan
Astarlanmış basmalara bir körüklü köprü...
Gerekli mi?

-Pardon, buyurun şöyle köpüklü bir şurup için siz,
-Bu arada, düşünür olacağız biz ne gerekiyorsa.

-Belki böyle olmamalıydı ama
Böyle böyle oldu, olmaya da
Devam ediyor koruklar üzüm

-Artık olmaya bakalım sade
Meyliğe odaklanalım
Nasıl olduysa oluyorduysa
Olacaksa olacaktır el mahkum...

-Hayır. El Özgür.
-Tabii tabii ya öz gür el
-Dil özgür
-Öz gür dil
-El mümkün!

İyi şarap olmak güzel değil mi
Hatta şahane...

-Bin müze daha o halde
-Şerefimize!

Seferimize...

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 18.6.2025 02:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!