Yazı 096 Kuranda Mucize Varmı? ..

Necdet Erem
1570

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Yazı 096 Kuranda Mucize Varmı? ..

Mucize:
Allah’ın dinini teyit,
İnanan Mü-minlere kuve-i maneviye,
İnkarcı Müşrikleri ikna ve ilzam adına,
Aklın, idrak ve izahından aciz kaldığı,
Taklit imkanı olmayan İlahi İhsanların adıdır.

Delili;
Muhataplarından muhalif olanların,
İman etmese de insaflı davrananların tasdiki ve inkâr edemeyip değerden düşürme politikası ile yaptıkları sihir, büyü gibi benzeri tarzlardaki itirazlarıdır.

Kur-ana inanıyorlarmış gibi! ..
Kur-anda Peygamber Efendimizin mucize göstermediğini, bundan dolayı O’na mucize verilmediğini iddia edenlere yazılmış bir makaledir.

Yalnız Allah’a Peygambere, Kur-ana inanmayanlar bu yazının muhatabı değildir. Okuyup değerli zamanlarını boşuna harcamasınlar.

Okuma zahmetine katlanır iseler istifadesiz de kalmayacakları kanaatindeyim.

Hadis kitaplarında ravileri ile nakledilmiş yüzlerce mucizeyi bir tarafa bırakacak olsak bile; İsra (17/1) (gece yürüyüşü) ve Kamer (54/1) (Ayın yarıldığı) surelerinde zikredilmiş olması İslam Peygamberi Hz. Muhammed’e Allah tarafından ihsan edilmiş iki büyük mucizedir.

Bu iki ayeti kerimede de mucize kelimesi geçmemesinin birinci sebebi Kur-anda mucize kelimesinin yerine çoğunlukla ayetlerimiz kelimesinin kullanılışıdır.

İşte İsra sure-i celilesinin ilk ayeti;
1 - Kulu Muhammedi geceleyin, Mescid-i Haramdan kendisine bazı âyetlerimizi (mucizelerimizi) göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören Odur.

Bu gidiş başlı başına bir mucizedir ve muhatabı da Hz. Muhammet Asv. dir.

Gece vakti Mekke’den Kudüs’e gidiş, geliş ve gördüklerini anlatması, Peygamber ‘in mucizeye muhatap oluşunu gösteren inkarı imkansız Kur-ani bir delidir.

Gidiş sebep ve hikmetleri Kur'anda anlatılmasa bile; Peygamber sözü olan hadislerde detayları ile anlatılmıştır.

Miraç esnasında gördükleri ve yaşadıkları Kur-anda anlatılmıyor diye, BU GİDİŞ ESNASINDA VE SÜRESİ İÇİNDE HİÇBİR ŞEY YAŞANMADI MI? OLMADI MI?

BU HARİKA VE FEVKALADE HAL İÇİNDE BENZERİ HARİKALARIN OLMADIĞINI İDDİA ETMEK SADECE UCUZ BİR İTİRAZDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.

SADECE KEYFİ ANLAMSIZ VE AMAÇSIZ BİR GİDİŞTİ DEMENİNDE KABUL DEĞİL, HİÇBİR AKIL SAHİBİ TARAFINDAN DÜŞÜNÜLEBİLECEK BİR TARAFI OLAMAZ.

İDDİASININ İSE ART NİYET İLE DÜŞMANCA VE MÜNAFIKANE BİR DAVRANIŞTAN BAŞKA ADI OLABİLİR Mİ?.

BÖYLELERİNİN KUR-ANDAN DELİL İSTEMELERİ DEĞİL, KUR-ANIN ADINI BİLE O KİRLİ VE YALANCI VE GARAZKAR AĞIZLARINA ALMAYA HAKLARI YOKTUR.

Allah mülkünün hem maliki hem melikidir.
Yani Hem sahibi hem hâkimidir.

En küçüğünden en büyüğüne, bütün hareketleri yaratan Allah’tır.

Mucize dediğimiz şey sadece Peygamberlerde tezahür eden harika haller değildir.

Allah’ın yarattığı her şey mucizedir.

Görüp yaşayarak kanıksayıp alıştığımızdan dolayı anlaşılmış gibi gördüğümüz şeylerin harika halleri ülfet ve ünsiyet yolu ile sanki tabii bir hal almıştır.

Kâinatta makro ve mikro ölçekteki şaşmaz düzen, her şeyin Allah’ın tasarrufunda olduğunu aklın nazarına göstermektedir.

Mucizeleri uzakta aramaya gerek yok.

Kendi yaşantımızdaki her davranışımızı hakikat nazarı ile incelediğimizde harika birer mucize olduklarını görebiliriz.

Devamlılığı ve her tarafta mebzuliyet ile görünme ve görülmeleri onların adiyattan olduklarını düşünmemize sebep oluyor.

Görmemiz, konuşmamız, solunumumuz, sindirimimiz, düşünmemiz gibi tabii hallerimizdeki harikalar Allah’ın ayetleri olan mucizelerden değilmi?

Hayvanatın yaşamlarındaki harika haller mucize değilmi?

Kamer sure-i celilesindeki “VEN ŞAKKAL KAMER” ay ayrıldı. Ayeti keyfi bir hadise değildir! ..

Durduk yerde Allah tarafından zikredildiğini düşünmek sadece DÜŞÜNCESİZLİKTİR.

Ayetlerin esbabı nüzul denilen iniş sebepleri vardır.
Onlar dikkate alınmadan gerçek manalarını anlamak mümkün değildir.

Cümleyi öğelerine ayırırken, yüklemine kim, kime, ne zaman, nerede, neden gibi sorular sorulup sebepler bilindikten sonra sonuca varılır.

Ayın yarılması bildiren ayeti kerimenin ESBAB-I NÜZULU; Mekke müşriklerinin arzi mucizeler ile tatmin olmayıp semadan mucize talebi üzerine gerçekleşmiş olan kamerin yarılma hadisedir.

MUCİZENİN gerçekleşmesi sonucu OLAYIN MUHATABI VE ŞAHİDİ OLAN MÜŞRİKLERİN BİR KISMI, MUHAMMED’İN SİHİRİ GÖKLERE BİLE ULAŞTI GİBİ inkar değil, ancak itirazlara sebebiyet vermiştir.

Yoksa Allah, keyif için durduk yerde ayı bölmediği gibi,
AYIN DA KENDİ KENDİNE bölünmüş olmasını düşünmek mantıklı olmayacağı gibi itirazlarda iyi niyet ile telif edilemez.

Astronomik bir hadise olarak bölünmüş olsa;
O zaman AYET OLARAK KUR-ANDA ne işi var?

Astronomik bir hadis ise, gelişen teknoloji tarafından tespit edilmesi gerekmezmiydi?

Siz adına ister mucize deyin ister başka bir şey.

Mesele ayın bölündüğü veya yarıldığı ise, delili de Kur-an ise, mucize için kur-andan delil isteyenlere AY KADAR BÜYÜK BİR DELİL yetmez mi? .

Tabi Kur-andan referans isteyen dosta.
İsra suresi 17/1. Kamer suresi 54/1.

Miraç hadisesi; İnanan inanır, inanmayan inanmaz.

İnananlar için harika bir hal değil mi?
Harika hallerin adı mucize değilmi?

Birileri başka bir isim de verebilir. O da onların bileceği bir şey.

Amma İslam literatüründe Peygamberlerden sudur eden harika hallere mucize, evliyalardan tezahür edene keramet, salih kullarda hâsıl olana sunuhat, sadık ve muttakilerde görünene tuluat, zeki insanlara verilenlere ilhamat, feraset, basiret vs. denir.

İnsan fizik âleminde yaşasa da, cesedi fizik kurallarına tabi olsa da, ruh ve ruhsal yetenekleri fizik kurallarının dar kalıpları içine sığacak kadar basit bir mahlûk değildir.

İnsan sadece beş duyudan ibaret olmadığı gibi, beş duyunun kullanımı ve kapasitesi de herkes için aynı oranda değildir.

İnsanlar letaif-i aşere denilen on duyu ile donatılmış olup; vasat kullanım alanı olan fiziki yaşamda kullanılmak üzere herkese beş duyu his ettirilip işlev yolu açık bırakılmıştır.

Yeteneklerini geliştirenler ya beş duyularının kapasitesini artırmış, veya fıtratında gizli olan diğer duyuların devreye girmesini sağlamıştır.

Tabi ki hepsi de yaratıcının ihsan ve ikramları olarak.

Çünkü çok yazdığımızdan dolayı kabak tadı vermesine rağmen, insan ile hayvan mukayesesinde, hayvanların dünya misafir hanesinde, insandan önce yaratılmış olması ve halen insandan daha donanımlı olarak hayata bir adım önden merhaba demesine rağmen! .

(köpeğin burnu, karıncanın lamisesi, yılanın zehri, hepsinin yüzme bilmesi, dünyadaki zarar ve menfaatlerini kimseden ders almadan bilmeleri vs. gibi tabi bunlara KALITIM deyip geçeceklerini tahmin edebiliyorum)

Hiçbir buluş ve icada imza atamayıp yaratıldıkları günün doğallığı ve duelliği içinde hayatlarını sürdürmeleri (özel ilgi ve uzun eğitimler ile münferiden basit şeyler yaptırılan bazı hayvanlar hariç. Sirklerde olduğu gibi.)
İnsanın farkını ve bu farkın yüklemiş olduğu sorumluluğu ortaya koymaktadır.

Bu bağlamda yukarıda bahsettiğim yetenekler hakkında aklınıza gelecek olan itirazın izalesi için (kabul edeceğiniz beklememekle beraber.) bir örnek sunmak istiyorum.

Genel olarak insanlara her mesleği icra edebilecek bir yetenek verilmiştir.

O alanda ihtisas yapan emek veren işin erbabına usta diyoruz.

Mesela herkes eline bir tornavida aldığında, bir vida sıkmayı veya açmayı bilir. Amma bu işi meslek haline getirenler vida sıkma işinde uzman oluş farklarını dikkat ve ihtiyaç ehline gösterirler.

Yine herkes yumruğunu sıkıp yumruk atabilir. Fakat bu işi bir eğitim sonucu meslek haline getirenlere Boksör denir vs.

Bu misal her alanda net göründüğünden dolayı misali artırmanın gereği yok.

Anlayana sivrisinek saz ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ.

İşte mesleki yetenekler gibi insan ruhunun manevi kabiliyetleri de vardır.

Ve her şeyin tanınması adına muhalifi ile çifter, çifter yaratıldığından, İnsanın imtihanı vesilesi ile bu yeteneklerin doğru ve yanlış kullanıma açık oluşundan dolayı termometrenin sıfırın altı ve üstü olduğu gibi, bu yeteneklerinde kullanım alanı açısından müspet ve menfisi vardır.

Müspetlerinin adına muhatabına göre; Mucize, keramet, sunuhat, tuluat, ilhamat denildiği gibi.

Eksilerinin adı ise; Sihir, büyü, fal, yoga, tora, remil, kehanet, istidraç, illüzyon Vs. dir.

Allah en basit kullarına bile böyle yetenekler verir fiziği aşkın hediyeler ihsan ederde; Habibim dediği, alemlere rahmet olarak gönderdiği ( Enbiya 21/107 ) son Peygamberine Mucizeler vermezmi?

Hele Mekke müşrikleri, ebucehiller, muğireler, utbeler, şeybeler, ebulehebler ve emsalleri gibi muannid münkir muarız ve muhalifleri de varsa.

Birde bin dört yüz küsur seneden sonra, onların davasının dava vekili torunları sorgulayıcılar olacaksa! ..

Kur’anı delil göstererek Hz. Muhammed’e mucize verilmemiştir diyen zavallılara, en azından TELEVİZYONLARDA HAYRET VE HAYRANLIK İLE SEYRETTİKLERİ İLLİZYONİSTLER BİLE EDEP YAHU, EY EDEPSİZLER DEYİP O UTANMAYAN YÜZLERİNE TÜKÜRMEZLERMİ? . (bir göz yanılması ve yanıltması olmasına rağmen.)

Necdet Erem
Kayıt Tarihi : 14.1.2012 21:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir Sosyal Paylaşım Sitesinde, Kuranda mucize yoktur diyen münafıklar ile Kur-a'nı, Peygamber'i, Peygamberiliği ve Mucizeyi inkar eden kafirlerin itirazlarına karşı yazılmış bir yazıdır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    anlamlı kalemin emeğine sağlık bigilendirci açıklamalı bir yazı.Allah kullarına akıl ve izan vermiş sadece bakıp görmek görüp anlamak için gayret sarfetsinler.teşk

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Necdet Erem