-I-
Son konuk olacağım uyuyan kurşun gövdende
gözcü sudan ve terli topraktan başka
bir de yuvarlak turuncu ve asi memelerin.
..
Hepimize geçmiş olsun,
atlattık bu kışı da burnumuz kanamadan.
Sıkıntımız kalmadı soğuktan yana.
Oduna, bundan sonra
çamaşırdan çamaşıra iş düşecek,
kömüre misafirden misafire…
Lüzum kalmadı tencerenin kaynamasına
..
kuş uzuyor dizelerde
kalbimdir,
üretir
dinleyin:
bir zamanlardı, dağlar
ve onların ardı
..
mektubumu açmayın
ırmaklarım dökülür
gecenin bacaklarını tutar mısın
bulutlarım üşüyor
şu gövdemi açar mısın
..
perde indi, toz uçuştu, gözyaşı yağmur oldu
ağaç çiçek dökerken geldi yaz
geçti, ben onu görmedim, yalnızca bir ses
orada duruyordu, deniz yüzeye vuruyordu
ve sen uyuyordun.
ah! öyle güzel uyuyordun ve yaz
..
Birkaç satır olsun bir selam olsun
Yaz bana sevgilim yaz ne olursun
Yaralı yüreğim bir huzur bulsun
Yaz bana sevgilim yaz ne olursun
O mutlu günlere daldığın anda
Hasretle özlemle dolduğun anda
..
Bu sene yaz gelmek bilmedi. Uzun bir bahar yaşadığımızı da söyleyemeyiz. Mevsimlerin arasında, iki arada bir derede kaldık. Yaza duyulan özlemi, bu sene daha fazla duyumsadım. Çocukluğumu ve ilk gençliğimi Van’da geçiren biri olarak, yoğun kış şartlarının bile yazı bu kadar söylettiğini hatırlamıyorum. Bütün mevsimlerin birbirlerine üstünlük kurdukları taraflar vardır. Benim muhayyilemde yaz, hiçbir tarafıyla diğer mevsimlere üstünlük kuramazdı. Ta ki, Ramazan yaz aylarına denk gelmeye başlayana kadar…
Güzü ve geceyi çok severim. Güz oldu mu hep güz, gece oldu mu hep gece kalsın isterim. Yaz mevsiminin bendeki karşılığı, güze bir adım daha yaklaşıyor olmaktır. Zaten soğuğu da, sıcaktan daha çok severim. Sıcak mayıştırır, uyuşturur, asabileştirir. Hani neredeyse bir çaresi de yoktur sıcağın. Klima deseniz, hak getire! Lise yıllarını İzmir’de geçiren biri olarak sıcağın tadını da iyi bilirim. Allah’ın bizi ne için ateşle uyardığına da, bu sayede irkilirim!
Soğuk ise diri tutar, uyanık tutar, zinde kılar insanı. Asabileştirmez, aksi gibi sakinleştirir de. Ayırmaz, dayanıştırır soğuk. Isınmak için insanların birbirlerine sarılması, bu açıdan pek manidardır. Milyonlarca insan, evsiz ve yoksul bir biçimde geçirmese soğuğu, tıpkı güz ve gece gibi soğukta da diretirdim. Ama gönlüm el vermiyor, onlar için bir an evvel bahar gelsin istiyorum. Zehir gibi bir soğuk vardığında haneme, “Allah’ım sen bu soğukta dışarıda kalanlara yardım et! ” diye anamdan kalma bir duam bile var.
Güz, ölümü çağrıştırır bana. Yazın o alabildiğine canlılığı bağıran parlak renkleri, güz geldi mi pastele bürünür birden. Yeşiller; soluk sarıya, kahverengiye, turuncuya, soluk kızıla döner. İşte her şeyin faniliği gün gibi ortadadır. Turgut Uyar’ın da dediği gibi; “her şey akıp gider, bir katı hüzün kalır / her zaman geceleyin kalır o, bazen gündüzün kalır”. Artık memleketim olan İstanbul’a da, güzü yakıştırırım en çok. Bu arada ben, kapalı havaları açık havalardan daha çok severim. Çünkü öyle rahat ederim.
..
Mutsuz, ipeksi, kırılgan bir şeydi, yaz!
Ruhumuzu nereye taşısak yazdan
kurtulamayacaktık. Şapkanın dalgın-
lığından başka neydi ki yaz! Omuz-
larımızdan sarkardı sarışın bir ince-
liğin boynumuzda açtığı rüya. Kaçır-
dığımız tanrının ıslığı yaza nı ayar-
..
Kul olayım kalem tutan eline
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz
Şekerler ezeyim şirin diline
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz
Allahı seversen kâtip böyle yaz
Dün ü gün ol şah'a eylerim niyaz
..
Gönül azat oldu gam-ı şitadan
Bihamdillah Yaradan'a yaz geldi
İşte böyle diliyorum(1) Hüda'dan
Bihamdillah Yaradan'a yaz geldi
Göller dalgalanıp kazı gözlerdi
Gönül allı pullu kızı gözlerdi
..
Gönül azat oldu gamu şitadan
Şükür Yaradana gine yaz geldi
İşte böyle diyordum Hüdadan
Şükür Yaradana gine yaz geldi
Göller dalgalanup kazı gözlerdi
Gönül allı pullu kızı gözlerdi
..
Ölen öldü haber verin sağlardan
Kurban olam Yaradan'a yaz geldi
Gül açılmış şita gitmiş dağlardan
Kurban olam Yaradan'a yaz geldi
Gelin el kaldırak durak niyaza
Bihamdillah erdik biz de bu yaza
..
Söyle tarhanaya çeksin göçünü
Şükür Yaradan 'a belli yaz geldi
Uzun kısa gücük mücük defoldu
Cennetin misali allı yaz geldi
Karakışın eksik olmaz dumanı
Zemheri de hiç vermiyor amanı
..
Ne giydiğini yaz bana!
Sıcak tutuyor mu?
Nasıl uyuduğunu yaz bana!
Yatağın yumuşak mı?
Nasıl göründüğünü yaz bana!
Hep aynı mısın?
..
Aman gazeteci gel bizim köye
Bizde olan türlü halleri de yaz
Yalnız saçlıyı başlıyı değil
Uyuzu koturu kelleri de yaz
Tütmez oldu köyümüzün bacası
Ne gündüzü belli ne de gecesi
..
Daha gözleyim mi ey mavi donlu
İşte görüyorsun sunam yaz geldi
Kalmadı eridi dağların karı
Nice bir ah ile yanam yaz geldi
Kaba yel değdi de söküldü seller
Bülbül dile geldi açıldı güller
..
sana da yas yaraştığı söylenir,öyle değil!..
birden bir dal kırılır,hani düşer ya suya,
sen o akarsusun...akma!..kendine eğil,
orda gördüğün dalı,ey solgun lavinia,
sanki tanır gibisin...belki eski yerinden
göçmüş bir yaz sözünde unutulan zakkumu
usulca büyüttündü,akarak ta derinden;
..
Karlı dağlar karın almış karınan cananım benim
Kaç gündür de küsülüyüm yarınan
Dağlar yaz gelsin söylen tez gelsin
Hiç bir merhametli komşu yoğumuş cananım benim
Bizi barıştıra nazlı yarınan
Dağlar yaz gelsin söylen tez gelsin
..
Daha gözleyim mi ey mavi donlu
İşte görüyorsun sunam yaz geldi
Kalmadı eridi dağların karı
Nice bir ah ile yanam yaz geldi
Kaba yel değdi de söküldü seller
Bülbül dile geldi açıldı güller
..
Geçen yazdan önceki yaz: 'O Yaz': Hem haziran, hem tren, hem bahçe, hem gül (anne) , hem usta (baba) , hem Eskişehir. Her şey, şair Seyhan Erözçelik'in günün, gecenin muhtelif saatlerinde telefondan dinlettiği muhtelif şarkılardan birindeki gibidir. Şarkı demek az gelir, şiir demek de öyle, gençlikse yaşamak için iyi bir mevsim olsa da, anlamak için nice sonbaharları, kışları bekleyecektir.
'O Yaz'lar çünkü gençken anlaşılmaz, hafiften gazel dökmeye başladığımız güz ve kış yaşlarını bekler, yitip gideni anlamanın da bir lezzeti vardır. Teselli diyelim bu kederin lezzetine. Seyhan'ın dinlettiği hepimizin yitirdiğidir, 'O Yaz'ları kim yitirirse yitirsin, Zerrin Özer'in sesiyle, kaybettiklerimizin hiç olmazsa bir parçası geri gelecektir, onun adına da ister keder diyelim, ister yazsama (yurtsamadan mülhem) , sanki gençliğimizin, ideallerimizin, duygularımızın o 'büyük ve muzaffer mağlubiyeti'ne yakılmış bir ağıt gibi, ne tuhaf, bizi hüzünlendirmek yerine sevindirecektir.
'O Yaz': Çığlık çığlığa bir fısıltıdır.
Geçen yazdan önceki yaz 'O Yaz'dı: Bahçenin içinde şiir vardı. Son Yaz'la 'geçen çocuk' Zafer Ekin Karabay'la treni beklemiştik, haziran bahçesinde. Ben İstanbul'a dönecektim, o şiire. 2-3 saat konuştuk, en çok şiirden, en çok sinemadan ve hayattan, yani geçmişimiz ve geleceğimizden, siyasetten. Şiir, sinema, siyaset, Eskişehir, Ankara.
..