Tüm ordularım mağlup
kalelerim yerle bir
uzatıyorum işte boynumu celladına
ya verirsin hükmümü
dökülür mürekkebim
ya saplanır kalemim
Nesil kaybedince kıblegahını
Elbet küffar çiğner secdegahını
Baykuş tünek etmiş Hak dergahını
Secdeye sürecek yüz bulamadık
Kalbi üşütmedi hiç ayazımız
Çocuğum...
Devşirdiğin kaç hülya üstüne yakışıyor
Kaç yaprak deste ettin bu asırlık çınardan
Kaç sokağın başında aklını çeldi zaman
Kaç hüsn-ü zan besledin aşını kavurana
Kaç altın lale taktın süs diye boğazına
Bir tarafı veremdir bir tarafı şizofren
Ellerinden devalar devşiren divanenin
Boğazımdaki düğüm kalbimdeki kangren
Diner miydi ruhumu yoklamasa neşterin
Düşeyazdı ihtiyar arnavut kaldırımda
Elinden tutanı yok ne yazık
Her geçen gün de bir dert veriyordu ona
Yürümek te zordu yaşamak ta artık
Geçen gördüm ihtiyarı yine sokakta
Berduş olmak da vardı ama
ardı
ardına saklanarak acıklı bir şarkının
ağlamak
asırlık bir günahtı
ağır ve yorgun bir yağmurun sesinde kaybolsun diye sesin
Medhiyesin çok işittik yar-i Kaysin suretin
Müftehir olmasın ol mah afitabım bilmeden
Kıssa-yi Mecnunu el hak fuzuli yazmış ol kim
Şöhret-i aşk-ı Melalin hakikatın bilmeden
Ne kavak yelidir
ne şımarıklık
bu aman vermeden
esen başımda
durur saz
diner avaz
Her sabah başka bir inasan uyanır
Her gece daldığın uykularından
Dünya binbir çeşit renge boyanır
Vazgeçersin eski tutkularından
Doğarken nişanlandığım ölümle
Gittiğin gün nikahımız kıyılır...
ankara(2001) asena...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!