İsmini hangi cümlenin sonuna koysam, yanına oturan bütün kelimeler gökten zembille iniyor.
Bir boğaz manzarasında yokluğunun eşlik ettiği kokunu çekiyor göğüs kafesim. Helal et.
Biz güzel sevmeyi sevmeyi öğrendik sadece. Güzel nasıl oynanır bilmiyorum ama dibine kadar güzel sevdik. Öyle de güzel sevdik ki, güzel de acıttılar canımızı.
Öyle ya dibine kadar da güzel kaybettik.
En çok yalnızlık dökmüş yaprağımı,
Bağışla! Sesim ondan titrer benim.
Bir sonbahar ölüsü var yüzümde, korkarım.
Yoksa bilirsin, güzel çiçek açar yüzüm.
Güzel kokarım.
Beş dakika önce solumdan gülüşün geçmiş gibiyim.
Ne bileyim, beş dakikadır evren muhteşem güzel.
Birine veya birilerine bir gün mutlaka çok incineceksiniz. Kalbiniz, pencereniz, çiçeğiniz hatta sesiniz bile kırılacak. Bunun hiç yolu yordamı yok öyle. Önce bunu bir kenara yazın. Dünya burası. Buraya kadar eyvallah. İnsanız; kırılacağız, döküleceğiz. Ama bir şekilde kalkacağız, toparlanacağız. Bir şekilde o gün de gelecek, devran da dönecek. Yuvarlana yuvarlana bulacağız kapağımızı. Buraya kadar da eyvallah.
Çünkü hepimizin hatta ve hatta yeryüzünde nefes alan bütün canlıların bir umudu var. Yaşayacağız, savaşacağız ki umut var olsun. Yaşayacağız ki, başka bir pencerede daha renkli çiçekler sulayalım. Bir şarkının kanadına tutunup, "daha öncekiler gibi bu da geçer" dercesine, çaresiz kalmaktan ziyade, çaresini bulmak için yol almaya devam edeceğiz.
Belki yalnız kaldığımız bir sokağın ortasında, belki içimizdekileri boğduğumuz bir deniz kıyısında gönlümüze dokunup ağlayacağız. Belki kabuklarımız öyle çabuk iyileşmeyecek. Boğazına sıkı sıkı sarılmamız gereken yerlerde, bir başımıza kokusunda, teninde sarpa saracağız. Ama biliyoruz, şimdi sapasağlam duran insanlar, bir zamanlar yıkık döküktü. Elbet biz de karanlığın müebbetinden af almış bir sabah, gökyüzünün mavisinden atarız gözlerimize. Hep karanlık kalmaz ya sokağımız.
Şöyle ki biz de hep kalbi taş duvar insanlara çiçek ekip açmasını beklemişiz. Terkedilmiş bir virane misali, içimiz yaramıza yaramayanlarla dolu. Şöyle ki biz de hep karanlığın ortasında gökkuşağı beklemişiz.
Umut dedik ya işte. Bize umut lazım. Yenildiğimiz yerde dert etmek yerine, benim cebim umut dolu, yarın sabah kalkar yine başlarım deyip, "umut" etmek lazım. Her şey bir parça daha güzel yarınlara çıkan "umut" için. Sözün kısası; sizi kıran, üzen, yarım bırakan, hatta tekmeleye tekmeleye hayatından çıkaran insanları bile affedin. Ama umudunuzu kıranları, bir daha yolunuza çıkarmayın. İnsan insanın kalbine yol olmalı,
"Yar" dan önce...
Çünkü ben artık yoruldum...
Sesine koşar adım gittiklerime, adım atmak gelmiyor artık içimden.
Kırgınlık değil bu,
Artık, olur böyle şeyler deyip de kendimi kandıramıyorum.
Densizlik hiç değil.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!