Yankı, söz
Anti-kor ve yeşil renkli gözlerin
Hazreti tecrit ve korumaların
Yani hazreti lacivert
Buhar kazanları ve hazreti mor ipek
Fırın gövdeleri ile mor şebnem
Isı yalıtımdan koruganların
Ve ere varmamış doğurgan Pomakların
Ermiş turuncu ve döşü burcu
Keykavus, Anaxoras, Xerxes, Xenon
Koyu mor ısı yalıtım camdan fanus ve fistoların
Örgü şeklindeki gotik opera salonlarının
Tiflis’ deki Büyük Gürcü Kilisesinin
Püsküllerin ve kütüphanelerin ve hafızı kütüplerin
Mensucat kokan kadife kaplı locaların
Genç ortodoks ermeni kızların
Ağır sinema perdesi ve fitillerinin
Ve dayanıklı eşya niteliğini yitirmiş olan
Sistemlerin dışında kalır yankı.
Bu sistemde cam boncuklar, gül kurusu goncalar, yılbaşı tebrikleri, ve Noel ağaçları, ve pullu çam süsleri, ve parlak kurdeleler, ve yanar döner mukavva yıldızlar, ve mimozalar, ve karton kumbaralar, ve ponponlar ve boyalı yumurtalar, ve paskalya çörekleri, ve yortu turtaları, ve düğmeler, kıvrılır, hepsi toplanıp, içinde dişler olan ateşe fışkırtılır. Fişek sıkılarına sokulur us ve söz.
Sensin anti-kor!
Keçeden şapka taslakları, elbise patronları, mezuro, terzi sabunu, kutulu yaylı kukla, sarı kehribar bilye, küresel su mermeri, kopça ve çorap altlıkları, balerin patikleri, ve kır şapkaları, yapay tahtadan maskeler, kurutulmuş nar fideleri, ve kargabüken ağacı, ağızda kalan lezzet, su serpintisi, Girit yüksük lalesi, sanat, müzik, şiir, oniks ikona heykelcikler, ve boynundaki kolye, hepsi çoğuldular... Tıpkı onun siyah saçları, siyah kirpikleri, ve yeşil renkli gözleri
gibi.
Dedi ve geldi gitti.
Bir trompet sesi gibi.
Kayıt Tarihi : 26.11.2005 20:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

bu şiirler,yola çıktıklarında gideceği yönden emin değildirler..böyle şiirler biraz sarhoş gezegene benzeseler de bu hiç yörüngeleri yok anlamına gelmez..
sürrealist şiir..gerçeğin üstünde veya dışında gözükür elbet ilk bakışta..ama zihinde gerçeğin -gerçeklik düşüncesinin, görünümünün,tanımının-bile oluştuğu yüksek fırında üretilir...ve o yanardağın kanalize edilen lavlarıdır bize şiir diye kalan..
peki sürreailst şiir bu bağlamda sorgulanır olmaktan ari midir..
gerçek üstünde olmak gerçeği yadsımak mıdır
niyet kuşuna mani çektirmek kadar tesadüfi midir o şiirde yazılan kelimeler..
şairi ortadan kaldırsak mesela bir robata kütüphaneden rastgele harf/kelime seçtirsek bu şiir midir..içinde çağrışımları var diye..
zihnin derinliklerinde her şeyin masaya yatırıldığı an(yani şiir yazılma süreci) öncesiz ve sonrasız değildir elbet..
bu yüzden her şeyin silbaştan tartışılmaya başlamısına yani şiirin başlamasına esas saik/saikler vardır o halde
okuyucu bunu aramak hakkına sahiptir..yoksa sözlükten gözüne isabet eden kelimelerle de şiir okuduğuna hükmetmesi gerekir..
bu uzun ön girişi şu yüzden yaptım..
bu şiir gerçek bir şiir diye..yani şairi olan bir şiir Yankı Söz şiiri.
şairin şiiri son iki dizeye kadar.. bu iki dize hem şiirden hem değil..
bilinçaltını yoklayan kargaşa veya kargaşa görünümlü düzenin iklimini veriyor bize son iki dizeyle şair sadece..okuyucu ve şiir arasında teğel... transın içeriğini değil havasını, musikisini veriyor..çünkü içerik işaretlerini zuhurutına göre verir..vermek mecburiyetindedir
peki şiirde sunumu yapılan tablo nedir?
sevgilisi (siyah saçlı,siyah kirpikli ve yeşil gözlü) yanında olmayan ve ona sitemli, ama sitemini sindirmiş bir kişi var.(şair) ..
şair yani siteminin yangını sonrasında küllerini evrene saçmakla meşgul olan kişi..küllerini seyreden bile denebilir
O'nunla yaşanmış ilişkilerin bir kesin hesabını yapmak ve mahsuplaşmak için zihninin tavan arasına
çıkmış..kullanım dışı kalmış ama kullanım zamanlarına ait imgeleri sinsi bir potansiyel olarak duran tavan arası eşyalarına yönelmiş şair..
Yönelmiş mi? ? ?
belki de yolu oraya düşünce gözüne çarpan ilk eşyada gizlenen potansiyeldeki hınzır gülümseme sevgiliyi sinyal etmiştir..
belli ki şairin tavanına çıktığı evde süren yaşamı oldukça güngörmüş bir yaşam..kullanılan eşyalara bakıldığında anlaşılıyor bu..
onlar erememiş muradına
ve biz çıkamıyoruz kerevetine
görüldüğü gibi masal gerçekliği kadar bile mutluluk yok içinde..
entelüktüel aşkları sanırım yeryüzünün en acıtıcı aşkları..
sürçü lisanımız oldu ise affola..saygılarımla
TÜM YORUMLAR (2)