Güneş, alnıma mühür gibi bastı adını,
dizlerime kadar sarı susuzlukta yürüyorum.
Toz olmuş yolları öpüyor ayaklarım
hiçbir gölge kalmamış,
hiçbir rüzgâr kalmamış
adını serinleten.
Kuyular bile saklar olmuş suyun sesini,
ve ben
yaktığın o ilk bakışın közünde
kendimi kurutuyorum.
Çekilmiş bütün ırmaklar içimden,
sana dair ne varsa
tuzla buz olmuş dudaklarımda.
Yanık bir şarkının nakaratıyım şimdi;
ne söylerim kendime,
ne unuturum seni.
Kalbim,
bir kavun tarlasında gece nöbetinde
bıçak yemiş bir yaz meyvesi gibi
hem tatlı,
hem paramparça.
Ne zaman gelsen aklıma
bir sıcak daha çöker ovama.
Ve ben
kurumuş bir gövdeyle
göğe dua gibi yükselirim:
"Bir serinlik ver Allah’ım,
ya onun sesi,
ya bir nisan rüzgârı."
Dilimde hâlâ baharın usul duaları,
ama gökyüzü sağır,
yer kavrulmuş,
ve yürek her gün biraz daha yanmaya alışıyor.
Zaman,
bir derviş gibi dönüyor başucumda,
ter içinde bir suskunluk
gibi akıyor günler.
Ve ben
bütün o kavruk yazların ortasında
bir çiçek gibi
sana tutunuyorum.
Yaz biterken içimde bir şey susar,
gökyüzü çekilir gözlerimden usulca.
Seninle yanmış her iz,
güz rüzgârına emanet şimdi.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 27.7.2025 06:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!