Yan-ı Aşkım Şiiri - Urungu Şad

Urungu Şad
162

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yan-ı Aşkım

Maviyi seviyorum ve daha fazla, koyulaşıp ad değiştirenini de…
En çok 'Sana çok yakışıyor' dediğin için seviyorum, bu lâfının üzerine söz söyleyemiyordum, söyleyemem de…
Bana, lâf söylemek değil, o renge bürünüp seninle birlikte engin göklerde ve derin sularda masallar yaratmak yaraşırdı. Hatırlıyorsun değil mi, biz o ân'a, o ân bize ne çok yakışırdı. Belki yakışmaktan öte, hani aşk'ın on parmağı olsa ve her parmağın bir marifeti, ilki 'o ân' olurdu. Diğerleri keyifli keyifli onu seyre koyulurdu; ama farkında olmadıkları hâlde mutlaka o ân'ın içinde olurlardı, bilmedikleri için hepsi, içlerinden onun yerinde olmayı ister, gözlerini kırpmadan izlerlerdi. Hayranlıkla…
Tanrı, bu gizi sadece Aşk'a anlattı, sonsuz kâinatın başlangıcına…
Aşk da bir gün bana rastladı gözü yaşlı uyandığımda ve bunu benimle paylaştı. O anlattı, ben ağladım; ama sevinçten, paylaştığı öyle yüce bir duyguydu ki söz geçiremedim gözlerimin kahverengi tayına…
Heyecandan aldı başını gitti dört nala…
Koştu, koştu, koştu ve terledi ve dönüştü göz yaşlarıma, süzüldü yanaklarıma…
Buselerimden de tâ şuracığıma, yani sana…
Ne ben kalkabildim ne de Aşk 'Kendi sohbetinin rüyâlı sandalyesinden' Anlattı da anlattı güzellikleri, öyle çok sevindim ki geçtim bir ân kendimden…
Senin 'Aşkım' seslenişini duydum da o heyecanla ayıldım, beni böyle gören Aşk'ın buğulu gülümsemesine çok şaşırdım.
Sustu, konuşmuyordu artık, seninle dolu olan odamın, senin resimlerinin olduğu köşesine mıhlamıştı gözlerini…
'Bir hiç gibi yanımda, her şey gibi uzağımdasın, biliyorum sen böylesin; ama söyle ne olacak benim sonum? ' diye mırıldanmaya başladım ve haykırarak bitirdim sözlerimi…
'Haşa' dedi, elimi omzuna değdirip devamını getirmesine izin vermedim; 'Haşa, sen bilemezsin; ama ben bilirim' dedim buğulu bir gülümsemeyle…
'Son sözümü söylemeyeceğim; ama şimdi ben anlatacağım, sen dinleyeceksin' diye söylemeyi düşünüyordum; ama Aşk bu, bilmez olur mu içimden geçeni! ...
Ben daha ağzımı açamadan 'Biliyorum anlatacaklarını' dedi; ama o daha iki dudağını birleştiremeden 'Bir de benden dinle' demem bir oldu ve gönlümden geçenler kendi mekanlarını kurdu:
Aşk'ın rüyâlı sandalyeleri, hülyâlı bir iskele ucuna;
Odamın sokağa açılan penceresi, oluşan iskelenin bağlı olduğu suya, yani İstanbul'u yüce kılan boğaza;
Odayı aydınlatan ışık, sevimli hâlleriyle süzülen kar tanelerine dönüştü. İçinden geçeni biliyordum; Aşk, bu olanları ilk defa görmüştü. Bir süre sustuk ve başladım anlatmaya; seni ilk gördüğüm zamandan bu zamana kadar olanları haykırmaya, bazen boğazın coşkunluğuna ortak olarak ve bazen durgunlaşan suyun saflığında sadece kendi siluetimi görerek…
Aşk, yanı başımdaydı; ama görünmüyordu, Orçun bunun sebebini biliyor; ama o'na yansıtmıyordu. Bir ip ve iki cambaz misâli…
Daha sensizliğin ilk senesini bitirmemiştim ki 'Dayanamayacağım' dedi ve kayboldu, sanki kuş olup uçtu. Eğdim başımı sükunetli suya ve kendimi karın yağışından çıkan o benzersiz sese adadım. Yanlış mı duyuyorum yoksa bunlar martı seslerimi?
Bu soğuk havada, anlattıklarımla sislenen bu gecede ve orada, Kız Kulesi'nin üzerinde uçuşan martılar ve gökten yağana eşlik eden bir başka bulunmaz seslenişin bana yansıması…
Ayağa kalkıp ellerimi açtım, bağırmalıydım, inletmeliydim yedi tepeyi de; az ötede uçuşanlardan biri elime usulca kondu ve kendi olup uçtu. Bir çift göz yaşı elimde ve başladım siyah izler bırakarak beyaz kaplı yollarda yürümeye...
Aşk, her şeyi biliyor; ama Tanrı'nın bahşettiği bu bembeyazlıkta kendisini gizleyemeyeceğini bilmiyor. Üzerimde hissettiğim kışın soğuğu değil, onun nefesi…
Ben görebiliyorum onun ayak izlerini, kandıramaz ki beni…
Ben sana, o oraya…
Uyandın mı, uyuyor musun bilmiyorum; ama uyandığında Bizden ve benden sonra bu gizemi bilen son kişi sen olacaksın. Burada yağan senin bulunduğun yerde de yağıyor mu bir tanem?
Burada yağıyor, hem de lapa lapa…
Ben, kimce deli divâne, bence aşk-ı aşkâne dolaşıyorum dışarılarda; yana yana, dona dona, sana doya doya kar tanem!
Tanrı'nın senin eşsizliğinin şerefine tabiata ve mutlu parkımıza yağdırdığı karlı, soğuk gözüken; ama o en sıcak bir zamanda söylemiştin:
'Lacivert'in yakışanı' diye bana ve gözlerim söz geçirememişti bir dam göz yaşıma…
'Hayatımın anlamısın' demiştim bende sana ve ortak olmuştu göz yaşın göz yaşıma…
Bunca geçen sürede değişen ne ki! ...
Sen, tek kelime etmez 'Suskun' oldun; Ben ise sustuğun için suçlu…
Orçun suçlu, idam şart!
Yaftası mutlu; çünkü lacivert…
Haydi celladım, haydi Pınarım öldür elllerinlen; Aşk, her daim yanımdaydı, fısıldar ben göçerken:
Aşk'ın en koyusundan seviyorum seni…
Anladın mı?
'Orçun'un yakışanı! '

06.48
24.12.2005

Orçun~

Urungu Şad
Kayıt Tarihi : 2.5.2006 20:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Urungu Şad