Bol nikotinli bir sabah kalıntısı ve kuru yutkunmaların sancısı. Boğazımdan çıkan her ses, kayıt dışı bir itiraf.
Duman tanıklık ediyor; gözlerimde uykunun pası, göğsümde şehrin tozu. Kendim oldukça çoğalıyorum, çoğaldıkça eksiliyorum. Bir gölgeyim artık kendi ışığımdan uzak.
İki kere iki her seferinde başka bir sessizliğe eşit. Çokluk da tek bir suskunlukta toplanıyor, yanan kelimelerin kokusu havada asılı kalıyor.
Zaman, eski bir konuşmadan kalan acı...
Sokaklarda tabela kalabalığı ve kimse bakmıyor. Ve her yüz... aynı duvarın kopyası. Gülmek kısa sürüyor, konuşmak boğazda bir taş. Her cümle bir boşluk doğuruyor, her nefes, her ses...
Öfke, kuyruğu unutulmuş bir dilekçe. Geceler sıra numarası almış, sabahlar eksik imzalı. Rüyalar da alıngan artık.
Politik düşler, biri birini dişler, aç kalır dağda kuşlar. İşte böyledir bunlar ve ayılar. Hem bunlar, aynı cümlenin uzatılmış versiyonu. Biraz ışık, biraz karanlık, aynı salonda toplanmış ve hayli karışık. Gri bile şaşkın.
Reklam sesi içime kadar giriyor. İnsanlık arka planda açık kalmış. Sinek kapmış bir küp şeker, karıncalar aç kalmış. Kameralar izliyor ama kimse bakmıyor. Her şey geçici ama herkes kayıtlı. Ya kanıt? Hikayeden bir satır kaymış, bundan sebep bir dünya eksilmiş.
Koridor uzun, kapılar aynı renkte. Bir tanesi açılıyor, içinden bir sessizlik çıkıyor. Tavan sarkıyor, ışık karanlıkla aynı tonda. Bir sandalye gıcırdıyor, kimse dönüp bakmıyor. Yüzler mühürlü, diller kilitli. Her kelime önceden susulmuş, cümleler kimlik numarası taşıyor. Zamanın üstü çizilmiş, takvimde “hak” yazan gün unutulmuş. Her şey sırayla eksiliyor, çok garip; gariptir ki kimse sırasını bozmuyor. Kâğıt kokusu ağır, mürekkep adını unutmuş. Bir imza düşüyor masaya, gölgesi suçlu. Adalet koridorda yürüyen bir ses... Ve topu kaybolmuş, hakem oyuna devam diyor, tanıklar başlarını eğiyor.
Sorular havada, cevaplar tavan arasına gizlenmiş. Bir damla düşüyor zemine kimse görmüyor. Belki kahve, belki de kan.
Ve saat çalışıyor, karar çoktan verilmiş.
Ve perdeler kapalı, ışık yerini bilmiyor.
Ve dışarıda bir rüzgâr esiyor, sayfalar karışık.
Bir de bir cümle kayıyor kâğıttan: herkes suçsuz, ama kimse temiz değil. Gökyüzü yine pas tutmuş, kuşlar sessiz, rüzgâr el değiştiriyor. Biri dikkat diyor uzakta, duyuluyor ama kimse anlamıyor. Bir tek küller gri..., gri eski bir anı. Dumanın gölgesinde kalan bir ses kırıntısı.
Bok gibi her şey...
Bok dediğim, bir ömür arası durak için.
Kısa sürüyor, uzun kalıyor.
Kendinden büyük, her şeyden iğrenç.
Anlarsan iyi.
Anlamazsan da olur.
Açıklanacak bir şey yok.
Yananın dumanı sorguda, kül hâlâ gri.
Kayıt Tarihi : 15.10.2025 20:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ruhun, çürümüş bir düzenin dumanı altında kendine boğulduğu, sessiz bir çığlık.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!