şikayetim yok
kendi ellerimle besledim yalnızlığı
parmaklarını hint kınasıyla süsledim
salonun baş köşesine oturttum
önceleri ufak tefek kara kuru
bir şeydi
etkinliği zayıf kırılganlığı kuvvetli
ne zaman sarılmaya kalksa boynuma
hemen şen bir kahkahayla iterdim
küserdi surat asardı gamzelerinden
taş sektirirdi halıya
taşlara ara sıra takılır yüzüstü kapaklanırdım
onun da çok hoşuna giderdi
gel zaman git zaman
farklılaştı her şey ben küçüldüm
neredeyse bir sandalyeye minder kadar
o da aksine odalar dolusu büyüdü serpildi
salon salomanje ne varsa katladı
suskunluk
sardı duvarları ve derinleşti çatlaklar
kapı yoksullaştı telefonlar dilsizleşti
ben varla yok arası bir gölge simsarı
varlığımın sebepleri azaldıkça
uykular kaçtı
bir hayalet edasında gezinen bedenimde
hissizlik boyut atlarken amaçsızlığım trend yaptı
silindim aynalardan yansımalarım
gölge boyutunda
insan sustukça dili de peltekleşir sesini unuturmuş
zamanla güneş bile girmez oldu pencerelerden
yalnızlığım ben sisler gölgeler ayrı bir
dünya oluşturduk
artık zamanın bile unuttuğu şekilsiz bir sızıyım
Tanrının bile el çektiği azrailin unuttuğu
yalnızlığın vücudumda kökleştiği bir
sarmaşıktan başka bir şey değilim
sararmış solmuş cansız ve fersiz
benden geriye ne kaldı uçsuz bucaksız bir yalnızlık
ve bir fısıltı
korkuyla dokundum sol tarafıma
kalp diye bir şey yoktu atardamarlarımı
yutan hiçlikten başka
koca bir boşlukta
zamanın çürüyen kollarında sevgili yalnızlığımın
başıma diktiği tuğdan başka bir ödülüm de yok
.......................
2405202504:21
Kayıt Tarihi : 24.5.2025 23:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!