Kıskançlık ateş olmuş, sarmış her yanı,
Erkekler unutmuş, ne idi aşkın fermanı.
Kadınlar utanmaz olmuş, epeyden beri,
Nerede o edep haya, nerede o sevgi?
Çağımız çöl olmuş, kurumuş her yer,
Bir "ar" ağacı lazım, gölgesi değer.
Dalları uzansın, sarsın her yanı,
Toprak suya hasret, ama bekler zamanı.
"Dar" ağacı gerek, sıkıca dursun,
Savrulan ruhları, yerinde tutsun.
Değerleri yitirdik, yönü şaşırdık,
Bu karanlık çağa, bir ışık aradık....
Gözlerde fer kalmaz, yürek buz tutar,
Herkes kendi yolunda, yalnızlık yutar,
Umutsuzlukla sarılmış, dört bir yanımız,
Belkilerle tükenir geleden daha yarınlarımız.
"Ar" ağacı diksek, gönül toprağına,
Belki yeşeririz, döneriz edepli çağa.
Bu utanç perdesi kalkar gözlerden,
Ahlak filizlenir yine, kurtuluruz dertlerden.
"Dar" ağacı sarmış, yüreğimizi,
Sıkıntı dağları, boğar sesimizi.
Kader ağlarını örmüş ilmek ilmek,
Ne acı, nereye gitsek, aynı oluğunu bilmek.
Zaman tünelinde, kaybolmuş gibiyiz,
Geçmişten kopmuşuz, silinmiş her iz.
Gelecek puslu, hic bir şey görünmez oldu,
Yine de dualarla içime umutlar doldu.
Bir fısıltı duyarım, derinden gelir,
"Belki değişir her şey, kim bilir."
Yeter ki isteyelim, yürekten dileyelim,
O zaman açılır, yeni yeni kapılar bilelim...
Gönülde bir fidan, yeşersin yeniden,
Düşsekte umuda tutunalım yeniden.
Ar'ımız, Dar'ımız, insanlığa yol olsun,
Bu fani dünyada, insan, insan olarak kalsın...
Kayıt Tarihi : 23.7.2025 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!