Kor sardığında titremeye nazır vücudu
Atmak ne mümkün ensemden başlayan ateşi
Ne de fikirlere sıhhat getirmek kolay
Yüce nehir, bilirsin doğrucu bir adamım
Bedenim yığılsa kan değil erdemdir akacak olan
Ve de bilirsin ki ben pek safım
Ah kutsal özün kaynağı, bereketli cennetimiz
(Altın üzüm sapları ile...)
Ah ağlayan yılanlar, toplayın saçlarınızı
(Kopan yaprakları ile...)
kuşlar uçmayı kesinceye
bulutlar süzülmeyinceye
yağmurlar ters yağıncaya dek
bırak yüzündeki gülüşü izleyeyim
canımı ipliğe dokur sana veririm
gövdene örterim
Avuçlarımda sımsıkı sarıldığım camdan şişe
Kırdım kıracağım
Ayaklarıma vuran sudan kaçarak kıyıya sığındım
Gözlerinde kıvılcımlar, elleri ateş oğlum
Bir efsaneydi anlattığı, kulak kabartmamıştım
Yazacaksın gönlünde tutuşan isteği
Ne zarif kadınsın
Saçlarında üzüm salkımları
Tanrı koparıp almak ister onları
Vücudun altından kum saati
Kırıldı kırılacak
Kalbin çoktan incinmiş
hassas kalbim ne zaman çekti böylesine acıyı
ne zamandı ki kan sığmadı göğsüme, gövdeme sıçradı
dudaklarımdan tutam tutam serpildi ıstırabın ahı
ve şuursuz ruhum gözlerini açmadan gezdi bin diyarı
aşkların en yücesi, karşında titriyor dizlerim
yok olmayı diliyorum
zahmetsiz, sessiz sedasız, acemice
günün vardığına bu kez tanık olmayayım
durmayayım bu güçten kesilmiş vücutta
ona bakmak gülünç
bulandırır midemi istisnasız bu tiksinç,
parmak uçlarımdan damlasa tek tek
zamanın şahit olduğu en hoş şiir,
zamanın şahit olduğu en hoş insana
dalların birbirine karışmadığı yüreğe.
varabilseydi ona
sadece bir tanecik şiirim
Sevmek ne acı, ne kederli
Ne aptal olmalı insan bu işi gütmek için
Kutsallaştı bedenler
Göze güzel gelen boş ruhlar
Hepsini topla, topla avuçlarına ve
Ona kadar say hepsi sana gelene dek




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!