ellerimi bataklığa gömdüm
bugün, sabahın ilk saatleri
kimseler duymadan
beni hâlâ ben sanıyorken
ellerimi bataklığa gömdüm
parmaklarımdan başladı
Sevgili gök çınarı
Bu kaçıncı mektubum sana
Kaçıncı yakarışım
Kaçıncı yanışım
Niçin gözlerin ilişmiyor bu yana
Niçin dinlemiyorsun sözlerimi
His, his parmaklarıma
Vücuduma, yıldız tozları
Avucundan bırak bir bütün
Hâlinde
Senin olan tüm yaşları
Dilerdim, umardım sen
gözlerimizi birleştiren tanrının altın ışığı
ince parmaklarına yorgan yaparım avuçlarımı
şakakların acısını göğsümde dindiririm
istediğince kal, kenetle bedenimi
bu dudaklar başka çehreye ilişmedi
sensin vücudumu hafif sarmalayan zifir
Joseph, ah Joseph
Benim kalbi kararmamış meleğim
Parmağıma bir halka taktı başka el
Kadınsın, diye fısıldadı, sev bunları
Sundu bana, gözümü boyayacak bin renk kumaşı
Affedemem seni Josephine
Dirilip af dilesen yine bakmam o gözlerine
Beni ne kolay kandıracağını bilsem bile
Sayısını ezbere bildiğim kirpiklerinle
Onları ne kadar kırparsan kırp
Her seferinde lanet okuyor olacağım
yüce tanrım
bağışla benim gibi bir kadını
yalvarırım, sana
yalnızca sana yalvarırım
gündüzleri bile ışık girmiyor gözlerime
gece ise midesindeyim adeta karanlığın
gün karardı gözlerimin önünden
onca yıldız, ve de bulut
ve de yağmur ve de kar
emindim, bir bahar daha var
temiz kokusu bana geçene kadar
çatırdamış bedenini enseme sar
Bir parça kemik için tırnaklarımı biledim
Tüm bu çıplak bedenler arasında kol gezdim
Çıldırmışım gibi, tıpkı çıldırmışım gibi!
Kocakarının teki dürtüyor, çekiştiriyor eteğimi
Söylüyor, aynı yolda gidince alacaklarını, nefesimi
O'nun lafına uymayışım geçti artık bin'i
Kahve rengindeydi her şeyi
Yüzü, elleri ve geleceği
Koskoca denizi katlar cebine atardı
Nasıl, bilmem, nasıl her gün bunu yapardı
Ne bir anası vardı ne babası
Taşırken tökezlerdi, ağır gelirdi arabası




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!