Oğlum,
Doldurmuyor yerini hiçbir şey.
Gidişin, o son gidişin..
Yaktı, yok etti beni.
Diri diri göndün mezara.
Nefesimi kestin giderken,
Biliyor musun baba, burada yağmur yağıyor. Sokaklardan seller akıyor; caddeden karşıya geçmek bile zor. Şemsiyemi de almayı unutmuşum. Çok ıslandım. Ama yağmurun ıslaklığıyla üşümedim… Gözümden akan yaşların soğuğu kadar değil hiçbir şey.
Sonbahar, bir mevsim… Yılın üç ayı.
Ama benim yüreğim hep sonbahar; yılın her zamanı hüzün.
Kurumuş yapraklar, yağmur suyuyla akıp gidiyor yollarda…
Senin yokluğunda geçip giden zaman gibi.
Düşünüyorum uzun gecelerde,
Sessizlikte yankılanan bir iç çekişle,
Neyi eksik yaptım da, ben eksik kaldım?
Hüzünlerin sızısıyla, dönüyorum aynalara,
Yüzüm değil, yorgunluğum var orda.
Gözlerimde değil,
Eylül sabahı gibiyim,
Biraz hüzünlü, biraz buruk.
Yorgun sevdam yaprak gibi dökülüyor
Sonbahar yağmurunda ıslanan gözlerim üşüyor
Adını anarken titreyen dudaklarımdan,
Bir gün daha çöktü omuzlarıma,
Sessizlik topladı içimdeki dağınıklığı
Rüzgâr, içimde esti sanki titreyerek
Gökyüzü bile erkenden yoruldu bugün.
Yüreğim ağır adımlarla akşama vardı
Ah Sevgilim;
Bir bilsen, kirpiklerine gizlediğim hayallerimi,
Gözlerinde saklanan gecenin büyüsünü,
Bir bilsen...
Bir bakışın yeter, kalbimi titretmeye,
Bazen, bakışın hançer gibi deler yüreğimi,
İçimde sakladığım bir çocuk var;
Hep ağlıyor gizli köşelerde.
Korkup saklandığında
Ne sarılacağı bir oyuncağı var,
Ne de sıcacık bir kucak.
Ne zaman gülecek,
Uyan!
Ey ümmeti Muhammed, uyan!
Bir ülke yok oluyor,
İnsanlık yok oluyor,
Merhamet, vicdan ölüyor.
Küçücük bebekler,
Kanadı kırık kuş gibidir mutsuzluk,
İnce bir hastalıktır, yüreği acıtan.
Yaşayamadığın hayatın keffareti,
Hak etmediğin yalnızlığın bedelidir mutsuzluk.
Alamadığım nefesim ol, ey yâr
Gözümden akmayan yaşım,
Koynunda uyuyamadığım gecem ol.
İç çekişlerim gibi, nefesin bağrımı yakar,
Sen aklıma düştükçe, yüreğim derinden sızlar,
Kaybolmuşum düşlerde, sen gerçeğe çıkar.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!